Bakın Elli Sene Önce Yazılmış: Karşı Devrim Sürecindeki Sinsi Planlamalar
Köy Enstitüleri, beşinci mezunlarını veremeden kapatıldılar. Köy Enstitüleri’ne karşılık, imam-hatip okulları açılacaktır. Her köye bir okul ve bir öğretmen ülküsünün yerini ise, her köye bir cami ve bir imam sloganı alacaktır. İmam-Hatip okulları, Cumhuriyetin başlangıcında, “Tevhidi Tedrisat Kanunu”na Türkçeleşmiş adıyla Eğitimin Birleştirilmesi ya da Eğitim Birliği Yasası’na uyarlı olarak kapatılmış, din eğitimini esas alan okullardı. Demokrat Parti (Bayar-Menderes) iktidarıyla birlikte İmam-Hatip okullarının yeniden açılmasının yasadaki amacı, “imam” ve “hatip” yetiştirmekti.
12 Eylül ve Camilerin Artışı
12 Eylül 1980 askeri yönetiminin zorlamasıyla, emperyalist gericiliğin “kirlenme” olarak nitelediği materyalizme ve çürüme olarak nitelediği sosyalizme karşı, hemen her köye ve bu arada Alevi köylerine de ilerici ve devrimcileri gözetleyen bir çeşit “Siyasal Karakol” işlevi görecek olan camiler yapılacak; cami sayısı 88-90 bine ulaşacaktı. 1950’li yıllarda 15-20 bin cami olduğu göz önünde tutulursa ve bunların dinsel anlamda “ehil” hocaların elinde bulunduğu dikkate alınırsa, 1950’li yıllardan 2000’li yıllara değin, yüz bin, bilemediniz iki yüz bin imam ve hatip yetiştirilmesinin mantıklı bir açıklaması olabilir miydi? Ama, bunun bir açıklaması da olması gerekirdi.
İmam-Hatip Okullarının Amacı
Yirmi yıl, otuz yıl için gereksinilen imam ve hatip sayısının iki katı, üç katı kadar imam ve hatibi her yıl mezun edecek sayıda imam-hatip okulu açılmasının, imam ve hatip yetiştirmekten farklı bir amacı olduğu da açıktı. Yöneticilerin Türkiye halkından gizli tuttukları bu amacı, o zaman Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay’dan öğrenecektik. Mustafa Coşturoğlu, bunu Milli Birlik Komitesi üyesi ve eski parlamenter Osman Köksal‘ın ağzından şöyle anlatıyor:
“1970 öncesiydi. Sayın İnönü haber göndermiş, benimle gizlice görüşmek istediğini söylemişti. Dediği saatte gittim. Beni her zamanki inceliğiyle karşıladı. ‘Bak dedi, bilirim senin ağzın pektir. Sana bir sır tevdi edeceğim. Bunu grubumdaki en yakın arkadaşlarıma bile açmadım… Bir süredir ‘laik okullar’ üzerinde kuşku yaratılmak, laik eğitime gölge düşürülmek isteniyor. Bununla ilgili olarak da Cumhurbaşkanı üzerinde birtakım haksız telkinlerin yapıldığına dair şüphem vardır. Senin Cumhurbaşkanı hazretleriyle ilişkilerin çok iyidir. Bunu biliyorum. Gerçekten bu konuda Sayın Cumhurbaşkanına bir telkin yapılıyor mu? Ve bu yolda bir telkin söz konusu ise etkisi nedir? Öğrenmeni istiyorum.”
Laik Okullara Dair Endişeler
“Bunun üzerine doğru Cumhurbaşkanı Sayın Sunay’a gittim. Konuşma sırasında konuyu laik okullara getirerek: Bu okullar üzerinde bir takım kuşkular yaratıldığını ve bu okullarda yetişen gençlere çok haksız olarak gölge düşürülmeye çalışıldığını anlatırken, Cumhurbaşkanı Sunay hemen sözümü kesti. “Ne haksızlığı?” dedi ve anlatmaya başladı. Bugünkü okullar birer anarşi yuvası haline geldi. Bu okullardan yetişen gençlere memleket idaresi teslim edilemez. On yıl sonra bunların hepsi işbaşına geçecekler. Onlara nasıl güvenebiliriz? Hem biz laik okullara karşı imam hatip okullarını bir alternatif olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu okullarda yetiştireceğiz.”
(Mustafa Coşturoğlu, “Laik Okullara Karşı Bir Seçenek mi?”, Halkoyu, 1977, Sayı 11, s. 21.)









