Bu gün Türk Sol’unun bana göre 1970’lerden sonra yetiştirdiği nadir entelektüel aydınlarından Engin Erkiner’in “KÜRT HAREKETİ” ve Abdullah Öcalan ile ilgili yazdığı kısa ama çok anlamlı bir yazıyı paylaşmak istiyorum.
Engin Erkiner özellikle 1990 sonrası günümüz Türk Sol’u’nun adı konulmamış ama pratikte uygulanan **“Kürt Hareketi”**nin eleştirilemez dokunulmazlığına dokunmaya devam ediyor.
İnanıyorum yarınlarda bu yazdığı yazılar çok daha anlaşılır ve benimsenir olacaktır.
1977 yılında elime geçen ve okuduğum Türkiye Devriminin Acil Sorunları Mahir Çayan’ın **“Bütün Yazılar”**ından sonra THKP/C üzerine ikinci kitap okumamdı.
Engin Erkiner ilk olarak, Türkiye Devriminin Acil Sorunları/ HDÖ/ Bülteni‘ni yazmıştı. Bu yazı sonrası Türk solu içinde örgüt, “ACİLCİLER” olarak anılmaya başlamıştı.
Ben bu bülteni okumaya başladığımda on altı yaşındaydım. O günlerde kendime söyleyemediğim ama şimdi çok daha iyi anladığım gibi (ne müthiş anlama yahu! kırk sekiz yıl geçmiş) aslında yazılanlardan hiç bir şey anlamamıştım.
Yıllar sonra şimdi hayranlığımın sosyolojik nedenlerini çok daha ayrıntılı fark ediyorum ve kuşkusuz bu ayrı bir yazı konusu.
Şimdi konumuza dönersek, ülkemizde büyük bir çoğunluğun ne olup bittiğini anlamadığı zamanlarda aidiyet temelinde örgütlenen ve gelişen ideolojilerin kalabalıklığı her zamankinden daha büyük görüldüğünden çoğunluk davranışı çoğunluğun haklı olduğu hipotezine dayandığından kolay kolay karşı çıkılmaz; hatta konu konuşulmaya dahi cesaret edilemez bir haldedir.
İşte 16 yaşında Engin Erkiner’in yazdığı TDAS’a anlaşılmaz hayranlığımın kökeni burada yatıyordu.
Şimdi konu üzerine çok fazla laf kalabalıklığı yapmadan sizleri Erkiner ustanın sözleriyle baş başa bırakıyorum.
APOİZM
Bazı teoriler kurucularının adını almış ve sonuna izm eklenmiştir: Marksizm, Leninizm, Maoizm, Kuzey Kore’de Kim Il Sungizm. Abdullah Öcalan da kendine özgü bir teori ortaya koyduğuna göre Apoizm de pekala olabilir.
Öcalan, kendi ifadesine göre, Marksizmi aştığı için, teorinin adı sadece Apoizm olabilir. Mesela Marksizm-Apoizm olamaz.
İlk olarak, pragmatist bir teoridir. Başka bir deyişle günün şartlarına göre değişen pragmatizmin teorisidir. Öcalan’ın kendisi de bunu yıllar önce ifade etmişti: stratejinin kendisi de bir taktiktir.
Başka deyişle strateji dediğiniz ihtiyaçlara göre sürekli değişebilir. Strateji bir çeşit taktiktir.
İkincisi; Öcalan’ı anlamak zordur, bunu kendisi ifade etmektedir. Sürekli olarak anlaşılmadığından şikayet eder. Bence bu da bir çeşit taktiktir. Yapılan saptamalar beklenen sonucu vermezse kolayca “öyle demek istememiştim, siz beni anlamamışsınız” denilebilir ve denilmektedir de.
Örneklemek gerekirse; Öcalan devlet kurulmasına karşıdır. Eskiden savunuyordu, sonra vazgeçmiştir. Bu stratejik değil, taktik bir adımdır. Aynı zamanda gerçekçi bir adımdır. Öcalan gerçekçidir ve gerçeğin değişmesine göre strateji de dahil her şeyi değiştirebilir.
Ortadoğu’da Kürt devleti kurulması bugünün şartlarında mümkün görünmüyor. Bunu açıkça belirtmek yerine, devlet kurmamanın teorisi yapılacaktır. Günün birinde şartlar değişir de devlet kurma ihtimali ortaya çıkarsa, Öcalan teoriyi hemen değiştirecek ve devlet kurmayı savunmaya başlayacaktır.
Kendisine eski belirlemelerini hatırlatanlara da “beni anlamamışsınız” diyecektir.
Öcalan’ın teorik yapıtlarının önemli özelliği diyelim 40 sayfada anlatılacak konuyu neredeyse 400 sayfada anlatmasıdır. Tekrarlarla dolu ve ilgili ilgisiz birçok alanda dolaşan anlatımı anlamak doğal olarak zordur.
Bence, başka bir yazıda ifade ettiğim gibi, yazar kendini anlatabilmek zorundadır.
Öcalan’a göre ise, okur yazdıklarını anlamaya çalışmak zorundadır. Ne hikmetse bir türlü anlayamaz ya da herkes başka türlü anlar.
Bütün izmle biten teorilerde olduğu gibi Öcalan’ın da müritleri vardır. O neyi savunursa inanırlar. Eleştirmek hadlerine düşmemiştir.
Yine yıllar önce Öcalan şu belirlemeyi yapmıştı: Ortadoğu’da halkların sözünüzü dinlemesini istiyorsanız peygamber olacaksınız.”
Bu, Ortadoğu kültürünü iyi kavrayan birinin yapacağı belirlemedir. Peygamber olacaksınız ya da hikmetinizden sual olunmayacak.
Bazen kendinizi eleştirebilirsiniz, olabilir, Öcalan da yapmıştır. Daha önce bu eleştiriyi düşünemeyen ya da düşünse bile açıkça ifade edemeyen müritler, Rehber Apo’nun belirlemesinin ardından kendi özeleştirilerini yaparlar.
Abdullah Öcalan, Kuzey Kore ve Pazar Sosyalizmi kitabında Kim Il Sung için yaptığım belirlemede olduğu gibi sadece politik değil aynı zamanda ruhani önderdir.
Peygamber olmak, aynı zamanda ruhani önder olmak demektir.
Politik önderlik gibi ruhani önderlik de kişilere göre ayrı incelenmelidir.
Hem Kim Il Sung hem de Öcalan gerilla savaşından gelmedir ama ilki “ulusun babası” olarak kabul edilir. Ülkenin kurucusudur ve Kızıl Ordu’da yüzbaşı olarak Mançurya’da Japonlara karşı savaşmıştır.
İlerde zamanım olursa ruhani önderliğin çeşitlerini incelemeye çalışacağım.
Yazıyı bitirirken Apoçu Kürtlerle Türkiye sosyalist hareketi arasında önemli kültür farkı bulunduğunu belirtmek gerekiyor.
Şöyle bir örnek vereyim: Mahir Çayan yaşasaydı ve 25 yıl hapiste kalsaydı, önderlik gibi iddiası olmazdı. Dışarıdakiler de –THKP-C kökenliler dahil- görüşlerini dikkate alır, mücadelesine saygı duyar ama O’nu önder olarak görmezlerdi.
Mahir Çayan bence sosyalist harekette Hikmet Kıvılcımlı ile birlikte entelektüel olarak en gelişmiş kişidir. Bu isimlere Behice Boran, Doğan Avcıoğlu, İdris Küçükömer, Yalçın Küçük de eklenmelidir. Görüşlerini kabul edersiniz ya da etmezsiniz ama entelektüel olarak gelişmiş insanlardır.
Burada entelektüel ile aydın arasındaki farkı belirtmek gerekir.
Aydın, bilgili insandır ve sadece sosyalistlerden aydın çıkar belirlemesi doğru değildir. Sağın da aydınları vardır. Bizde azdır, başka ülkelerde çoktur.
Entelektüel ise bilgiden bilgi üretebilen kişidir. Yeni yaklaşım tarzı, yeni kavramlar bulur ve kullanır. Belirttiğim gibi, kabul edersiniz veya etmezsiniz.
Öcalan için belirleme yapamayacağım. Entelektüel değildir. Yüksek eğitim görmemiş ve yabancı dil bilmeyen kişiden entelektüel olmaz. Değişik ülkelerdeki konunuzla ilgili belirlemeleri izlemek zorundasınız ve bunun için de en azından iyi İngilizce bilmeniz gerekir.
Neyse, bu kadarla kalsın…:
Engin Erkiner