Rapor, göçmen hayvanların yüzde 20’sinden fazlasının tehlikede olduğunu ortaya koyuyor. Deniz kaplumbağalarından fillere kadar, göçmen hayvanlar gezegendeki en ikonik türlerden bazılarını barındırıyor. Bu hayvanlar, yılın zamanına bağlı olarak; genellikle üremek, yiyecek bulmak veya başka bir şekilde hayatta kalmak için binlerce kilometre yol katedebilirler. Yeni rapora göre, göçmen türlerin yüzde 20’sinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ve neredeyse yarısının sayılarının azaldığı görülüyor. En büyük iki tehdidin aşırı sömürü ve habitat kaybı olduğu belirtiliyor; her ikisi de insan faaliyetinin sonucu olduğu ifade ediliyor.
BM Çevre Programı İcra Direktörü Inger Andersen, dünya üzerindeki göçmen türlerin geleceğinin, sürdürülemez insan faaliyetlerinin tehlikeye attığını ifade ediyor. Milyarlarca hayvan her yıl karada, nehirde, okyanusta ve gökyüzünde göç yolculuğuna çıkıyor ve bu göçler çeşitli faydalar sağlıyor. Yine rapora göre, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 260 tür bulunuyor, bu türlerin büyük bir kısmı Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği Kırmızı Listesi’nde ‘Kritik Derecede Tehlikede’ olarak belirtilmiş durumda.
Bu türlerden biri, dar, sivri gagası ve kabuk deseniyle bilinen Şahin Gagalı kaplumbağa. Bu tür, özellikle mercan resiflerinde bulunuyor ve yasa dışı avlanma nedeniyle tehlike altında. Bu hayvanlar genellikle yiyecek arama alanları ve yuvalama kumsalları arasında 150 km kadar uzak mesafeler göç edebiliyor. Araştırmacılar, nüfus düşüşlerini engellemek ve bu türleri korumak için uluslararası işbirliğinin zorunlu olduğuna dikkat çekiyor. Bu tehlike altındaki göçmen türleri arasında ayrıca köpekbalıkları, yılan balıkları ve sağ balinalar da yer alıyor.
Sonuç olarak, rapor göçmen hayvan türlerinin tehlikede olduğunu ve insan faaliyetleri, aşırı avlanma, habitat kaybı ve kirliliğin bu canlıların geleceğini riske attığını gösteriyor. Bu nedenle, uluslararası boyutta koordineli bir eylem şart görünüyor.