2024 başkanlık seçimi, Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir heyecanla bekleniyor. Seçimlerin en çok tartışılan ve dikkat çekici adayı, eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump. Trump, her gün yeni bir skandal ile gündeme gelmeye devam ediyor. Bu seferki hedefi ise ABD Başkan Yardımcısı ve Demokratların adayı Kamala Harris oldu. Trump, Harris’e adeta bir savaş açmış durumda ve bu durum sadece seçim kampanyaları arasında bir tartışma değil, aynı zamanda uluslararası meseleleri de kapsayan boyutlar kazandı.
Trump, İngiltere’nin iktidar partisi olan İşçi Partisi’ni, Harris’in kampanyasına destek vererek ABD seçimlerine müdahale etmekle suçladı. BBC’nin haberine göre, Trump sadece bu iddialarla sınırlı kalmayıp, direkt olarak İşçi Partisi’ni ABD Federal Seçim Komisyonu’na (FEC) şikayet etti. Şikayet dilekçesinde, İşçi Partisi ve Harris’in seçim kampanyası arasındaki temasların “açık yabancı müdahale” anlamına geldiği ifade edildi. Trump’ın kampanyası, bu iddiaların derinlemesine soruşturulmasını talep etti.
Trump’ın iddialarını ortaya atan geliştirme ise, İşçi Partisi yöneticilerinden Sofia Patel’in LinkedIn üzerinden yaptığı bir paylaşım. Bu paylaşımda Patel, Kamala Harris adına kampanya yapmak üzere ABD’nin Kuzey Carolina eyaletine seyahat etmek isteyen gönüllüler için “on kişilik boş yer” olduğunu belirtti. Ayrıca, paylaşımda konaklama ayarlanacağı bilgisi de yer aldı. Ancak bu gelişmenin ardından paylaşım, olayın medyaya yansımasıyla birlikte silindi.
İşçi Partisi’nin lideri ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ise bu tartışmanın merkezine yerleşti. Samoa’da bulunan Starmer, İşçi Partili gönüllülerin “hemen hemen her seçimde yer aldığını” ve “bunu boş zamanlarında yaptıklarını” ifade etti. Ayrıca, konaklama ile ilgili iddialar için, “Sanırım oradaki diğer gönüllülerle birlikte kalıyorlar,” şeklinde bir savunma yaptı.
Trump’ın kampanyasının yaptığı şikayette, iki ülkenin ortak tarihine dair ilginç bir referans da bulunuyor. Trump, İngiliz hükümetinin daha önce Amerika’da kapı kapı dolaşmaya çalıştığında bunun iyi sonuçlar doğurmadığını belirterek, 250 yıl önce ABD’nin İngiltere’den bağımsızlık mücadelesine atıfta bulundu. Bu, Trump’ın sadece güncel siyasi ağız dalaşları değil, aynı zamanda tarih üzerinden taşıdığı bir bağ ve mesaj olarak algılanıyor.
Trump’ın bu tartışmalar ve suçlamalarla birlikte aldığı tavırlar, seçim kampanyasının seviyesi üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu tür iddiaların yalnızca Trump’ın kişisel stratejisi mi yoksa daha geniş bir politik oyunun parçası mı olduğu, önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmelere bağlı olarak daha netleşecektir. ABD’nin iç politikasında yankı bulacak bu tür olayların yanı sıra, uluslararası siyasette de farklı etkileri olabileceği düşünülüyor.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın İngiltere İşçi Partisi’ne yönelik suçlamaları, ABD’deki seçim atmosferini daha da gergin hale getirdi. Bu süreç, hem iç politikayı hem de uluslararası ilişkileri etkileyecek gibi görünmekte ve bu durum, aynı zamanda Trump’ın seçim kampanyasının gidişatında da belirleyici bir rol oynayabilir. Seçimlere yaklaşırken, bu tür olaylar ve suçlamaların ne denli etkili olacağı, önümüzdeki günlerdeki gelişmelere bağlı olarak gündemde kalmaya devam edecektir.
