Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD’nin tarife politikalarının finansal piyasalardaki dalgalanmaları artırdığını vurgulayarak, jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin küresel piyasalarda önemli dalgalar yaratabileceğine ve finansal istikrar risklerini büyük ölçüde yükselttiğine dikkat çekti.
IMF, Nisan 2025 tarihli Küresel Finansal İstikrar Raporu’nu “Belirsizlik Ortamında Dayanıklılığı Artırmak” başlığıyla yayımladı.
Raporda, ABD’nin bir dizi tarife açıklamasının ardından, Şubat ayından itibaren riskli varlıkların sert bir biçimde yeniden değerlenmeye başladığına işaret edilirken, bu durumun 2 Nisan’da beklenenden daha yüksek tarife planlarının açıklanmasıyla hız kazandığı ifade edildi.
Hisse senedi, döviz ve tahvil piyasalarındaki finansal piyasa oynaklığının belirgin bir biçimde arttığına dikkat çekildi. Diğer ülkelerin tepkilerinin belirsizlikleri daha da artırdığı belirtildi.
Varlık fiyatlarındaki yüksek oynaklığın küresel finansal istikrar risklerini artırdığı, finansal koşulların sıkılaşmasıyla birlikte büyümeye yönelik makro-finansal risklerin anlamlı ölçüde yükseldiği kaydedildi.
Piyasalardaki son çalkantılara rağmen, hisse senedi ve şirket tahvil piyasalarının bazı önemli segmentlerinde değerlemelerin yüksek kalmaya devam ettiği vurgulandı. Bu durumun, olumsuz bir görünümde değerlemelerde daha derin ayarlamaların olabileceğinin sinyalini verdiği aktarıldı.
Politika belirsizliğinin sürekli yüksek seviyelerde kalması ve bazı makroekonomik göstergelerin beklenenin altında sonuçlar vermesi, varlık fiyatlarında düzeltme olasılığını artırdığı ifade edildi.
Raporda, varlık fiyatlarındaki aşağı yönlü hareketlerin gelişmekte olan piyasaları önemli ölçüde etkileyebileceği dile getirildi. Özellikle yüksek kaldıraçlı bazı finansal kurumların, bu oynak piyasa koşullarında baskı altında kalabileceğine yer verildi.
Bazı hedge fon stratejilerinde kaldıraçların istikrarlı bir şekilde artması, bunun beraberinde satışların sertleşmesine ve finansal sistem açısından risklere yol açabileceği bildirildi.
Kamu borç seviyelerinin yüksek olduğu ülkelerde devlet tahvili piyasalarında daha fazla dalgalanma yaşanabileceği, son 10 yılın en yüksek reel finansman maliyetleriyle karşılaşan gelişmekte olan ekonomilerin mali harcamalarını daha yüksek maliyetlerle finanse etmek zorunda kalacakları ifade edildi.
Genel olarak, yatırımcıların kamu borcunun sürdürülebilirliği konusundaki endişeleri ve finans sektöründeki diğer kırılganlıkların bir arada daha da kötüleşebileceği belirtildi.
Artan politika belirsizliğinin hem şirketler hem de hanehalkları üzerinde etkili olabileceğine değinilen raporda, büyük jeopolitik krizlerin hisse senedi fiyatlarında önemli kayıplara ve devlet risk primlerinde artışlara yol açabileceği kaydedildi.
Bu etkilerin, mali ve uluslararası rezerv tamponları sınırlı olan ülkelerde daha belirgin hale gelebileceği ve ticaret ile finansal bağlılıklar aracılığıyla sınır ötesi yayılma etkileri yaratabileceği vurgulandı.
Finansal kırılganlıkların azaltılması ve kriz yönetimi konusundaki hazırlıkların, finansal sektör gelişmelerinin makroekonomik sonuçlar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak açısından kritik olduğu ifade edildi. Varlık fiyatlarının daha da düzeltilebileceği, yüksek kaldıraçlı finansal kurumların baskı altına girebileceği ve temel devlet tahvili piyasalarında dalgalanmaların yaşanabileceği uyarısı yapıldı.
Yetkililerin, finansal kurumların merkez bankası likidite kaynaklarına erişim konusunda hazır olmalarını sağlamalarının önemine dikkat çekildi. Ayrıca, temel tahvil ve fonlama piyasalarında ciddi likidite sıkıntılarına ve piyasa işlev bozukluklarına müdahale etmeye hazırlıklı olmaları gerektiği belirtildi.
Finansal kurumlar ve denetleyici otoritelerin, jeopolitik risklerden kaynaklanabilecek finansal istikrar risklerine karşı senaryo analizleri ve stres testleri için yeterli kaynakları ayırmalarının gerekli olduğu ifade edildi. Banka dışı kaldıraç ve diğer kırılganlıkları azaltmaya yönelik politikaların güçlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı aktarıldı.
Raporda, uygun fırsatlar doğduğunda, ülkelerin borç yeniden yapılandırma ve vade yönetimi operasyonlarını proaktif bir şekilde değerlendirmesi gerektiği şeklinde görüş belirtildi.