ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’e yapılan savaş uçağı ve bomba sevkiyatına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu sevkiyatın Gazze’deki sivil kayıplarının artmasına katkısı olduğu öne sürülen güdümsüz bombaları içerdiği iddia edilen satış onayının, İsrail’in kendini savunma hakkıyla bağlantılı olduğunu belirterek savundu. Ayrıca, zamanlama konusundaki kasıtlı bir durum olmadığını söyledi.
Joe Biden yönetiminin İsrail’e yapılacak yeni silah sevkiyatına onay vermesi, özellikle Gazze’deki saldırılara yönelik eleştirilere neden olmuştur. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller konuyla ilgili olarak basın açıklaması yaptı. ABD’nin yıllık 3,3 milyar dolarlık askeri yardımla İsrail’e destek verdiğini ve bu desteğin devam edeceğini belirtti. İsrail ile yapılmış olan silah satış onaylarının daha önceden gerçekleştiğini ve her seferinde ayrıca açıklama yapmanın gerekli olmadığını savundu.
ABD yönetiminin aldığı kararların rutin bir uygulama olduğunu söyleyen Miller, söz konusu bomba ve uçak satışlarının Gazze’deki saldırılarla bir bağlantısının olmadığını iddia etti. Miller, İsrail’in güvenliğini sağlama çabasında olduğu için bu sevkiyatın gerçekleştiğini ifade etti. Ayrıca, sivil kayıpların minimize edilmesi gerektiğini ifade etti ve İsrail’in daha dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
Öte yandan, Amerikan Washington Post gazetesinde yer alan bir haberde, Biden yönetiminin İsrail’e yapılacak silah sevkiyatına ilişkin bilgiler yer aldı. Habere göre, İsrail’e 25 adet F-35 uçağı ve binlerce güdümsüz bomba sevkiyatının yapıldığı belirtildi. Bu sevkiyatın Kongre’ye bildirilmeden gerçekleştirildiği ve kamuoyuna duyurulmadığı iddia edildi. MK84 ve MK82 tipi güdümsüz bombaların, Gazze’deki sivil kayıplarına yol açabileceği ve İsrail’in savunma amaçlı kullanıldığı belirtildi.
Sonuç olarak, ABD’nin İsrail’e yapmış olduğu savaş uçağı ve bomba sevkiyatı kararları, uluslararası kamuoyunda tartışmalara neden olmuştur. İsrail’in kendini savunma hakkıyla bağlantılı olduğu belirtilen bu sevkiyatın, Gazze’deki sivil kayıplarının artmasına neden olduğu öne sürülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalar, uluslararası ilişkilerde gerilime neden olabilecek niteliktedir.