“`html
Amerika Birleşik Devletleri’nin 45. Başkanı olarak seçilen Donald Trump, göreve başlamasına yalnızca iki hafta kala, ülkenin sınırlarını genişletme arzusunu açık bir şekilde dile getirmeye başladı. Bu durumu, stratejik bir öncelik olarak gördüğü ve tüm dünyaya yayma çabası içerisinde olduğuna dair işaretler veriyor.
Geçtiğimiz günlerde Trump, geçiş tariflerini kullanarak Panama Kanalı’nın geri alınabileceği konusunda açıklamalarda bulundu. Bu söylemler, Başkan Trump’ın dış politika vizyonunun bir parçası olarak değerlendirilirken, aynı zamanda gözlerini başka bölgelere de diktiğini ortaya koyuyor.
Son dönemde Trump, özellikle Kanada ve Grönland’ı hedef almasıyla dikkat çekti. Kanada’yı, kendi liderliği altında zaten ABD’nin “51. eyaleti” olarak gördüğünü ve bu durumun kısa sürede kesinleşeceğini iddia etmekte. Bu, Amerikan halkı içerisinde geniş bir tartışmaya neden olmuştu.
Trump, sosyal medya üzerinden paylaştığı haritada Kanada’nın ABD toprakları içerisinde yer aldığını ima etti. Bu paylaşımda “Oh Kanada!” ifadelerine yer vererek, Kanada’nın ABD’nin bir parçası olması gerektiğini vurguladı. Aynı zamanda, Kanada’nın 51. eyalet olarak kabul edilmesi gerektiğini savunarak, bunun askeri bir müdahaleyle değil, ekonomik bir güçle gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etti.
Trump, Kanada ile olan ilişkileri yönelik yaptığı açıklamalarda, aralarındaki sınırın “yapay” olduğunu ve asıl önemli olanın finansal koruma olduğunu belirtti. “Kanada’yı finansal açıdan koruyoruz. Hiç ihtiyacımız olmayan ürünleri alarak onları ekonomik açıdan koruyoruz. Milyarlarca dolar harcıyoruz. Onların arabalarına ihtiyacımız yok. Biliyorsunuz onlardan araba alıyoruz, halbuki biz bu arabaları Detroit’te de üretebiliriz. Onlardan kereste alıyoruz, buna da ihtiyacımız yok. Bize süt satıyorlar ki süte de ihtiyacımız yok. Bizim epey sütümüz var. Kendimiz üretebiliriz. Peki niçin 200 milyar dolardan fazla para harcıyoruz? Trudeau’ya biz eğer bunlardan vazgeçersek ne olur diye sordum. O da ‘Kanada çözülür’ dedi.” şeklinde ifadeler kullandı.
Donald Trump, Kanada’da askeri bir güç kullanma niyetinde olmadığını belirtirken, Grönland ve Panama Kanalı için aynı güvenceyi veremeyeceğini dile getirdi. “Belki bir şeyler yapılabilir.” diyerek, bu konularda esneklik tanıdı. Panama Kanalı üzerindeki Çin’in artan nüfuzunu ise ekonomik güvenlik açısından bir tehdit olarak değerlendirdi. Bu durum, Trump’ın uluslararası politika ve ekonomiyle ilgili görüşlerinin karmaşık yapısının bir yansıması olarak görülüyor.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın açıklamaları, Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikada daha agresif bir yaklaşım benimseyebileceğinin işaretlerini sunuyor. Gelinen nokta, yalnızca Kanada ve Grönland ile değil, bunun ötesinde uluslararası ilişkilerin nasıl şekilleneceğini etkileyen önemli bir tartışma konusunu beraberinde getiriyor.
“`
