Suriye’de, El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ), Esad rejimine karşı muhalif grupların başlattığı operasyona tüm hızıyla devam ediyor. Bu durum, sıcak çatışmaların yaşandığı bölgelere yansırken, Halep ve İdlib’te muhalifler kontrolü ele geçirme yolunda önemli adımlar atıyorlar. Bu gelişmelerin ardından, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Sean Savett’in dikkat çekici bir değerlendirmesi gündeme geldi.
Savett, Suriye’deki mevcut durumu değerlendirdiği açıklamasında, Esad rejiminin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında belirtilen siyasi sürece katılmayı reddettiğini ifade etti. Ayrıca, Esad rejiminin Rusya ve İran’a güvenmesinin, Suriye’nin kuzeybatısında rejim hatlarının çökmesine yol açan şartları meydana getirdiğini belirtti. Bu durumda, ortaya çıkan güç dengesizliği ve çatışmaların seyri, bölgedeki yeniden yapılanmanın duyulan ihtiyaçla doğrudan bağlantılı olduğu görülüyor.
ABD’nin Tavrı
Birleşik Devletler’in (ABD), Heyet Tahrir Eş-Şam tarafından gerçekleştirilen operasyonlarla hiçbir ilişkisi olmadığını belirten Savett, ABD’nin, ortakları ve müttefikleriyle birlikte gerilimin düşürülmesi adına çağrıda bulunduğunu aktardı. Açıklamada, sivillerin ve azınlık gruplarının korunmasının önemi vurgulanarak, iç savaşı sona erdirmek için BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına uygun ciddi ve inandırıcı bir siyasi sürecin başlatılması gerektiği dile getirildi.
Ayrıca, ABD’nin DEAŞ’ın Suriye’de yeniden güçlenmesini engelleme amacıyla askeri varlığını ve mevzilerini korumaya devam edeceği ifade edildi. Bu durum, ABD’nin Suriye’deki kararlılığını ve uzun vadede barış arayışındaki tutumunu gösteriyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı, Suriye’de acil bir ateşkes sağlanmasını ve ülkedeki siyasi çözüm sürecinin ilerletilmesini öngörmektedir. Ancak, mevcut gelişmeler ve tarafların tutumları dikkate alındığında, söz konusu hedeflere ulaşmanın zor olduğu anlaşılıyor. Özellikle, Heyet Tahrir Eş-Şam’ın bölgede kazandığı güç ve Esad rejimi ile olan çatışmalar, ülkedeki barış çabalarını daha da karmaşık hale getiriyor.
Sonuç olarak, Suriye’de devam eden çatışmalar ve taraflar arasındaki dinamikler, bölgedeki siyasi istikrarsızlığın yansımalarını ortaya koyuyor. ABD’nin tutumu, bölgedeki muhalefetin güçlenmesi ve Esad rejiminin karşılaştığı zorluklarla birlikte değerlendirildiğinde, uluslararası toplumun bu krize çözüm bulma çabalarının ne denli zorlayıcı olduğunu gözler önüne seriyor.
