İsrail’de, yaşanan savaş ve çatışmalar üzerine bir değerlendirme yapmak üzere kürsüye çıkan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kamuoyunda yoğun tepkilere maruz kaldı. Özellikle, İsrail Meclisi (Knesset) içindeki tartışmalar, bu tepkilerin nedenlerinden biri oldu. Filistin kökenli Knesset üyesi Ayman Odeh, Netanyahu’ya yönelik eleştirilerini dile getirerek dikkatleri üzerine çekti.
Odeh, İsrail ordusunun Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılara ve bu saldırıların sivil halka yönelik etkilerine değindi. Bu bağlamda, konuşmasında, özellikle can kayıplarına dikkat çekti. Öne çıkan trajik bir hikaye ise, henüz yeni doğmuş ikiz bebeklerini ve eşini, doğum belgesi almak için gittiği sırada meydana gelen bir saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’a aitti. Odeh, “Sisteminizin Gazze’de öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında,” diyerek bu durumu tüm meclise duyurdu.
Odeh, Netanyahu’ya özellikle Gazze’deki sivil, kadın ve çocukların ölümüne yönelik sert eleştirilerde bulundu. Konuşmasında, “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak,” diyerek Netanyahu’ya doğrudan saldırdı. Ardından, “Ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu, senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun,” diyerek, Netanyahu’nun eylemlerinin sonuçlarını da gözler önüne serdi.
Ancak Ayman Odeh’in etkileyici konuşması, meclis başkanı tarafından yarıda kesildi. Bu noktada, Netanyahu’nun talimatıyla, Knesset’teki güvenlik güçleri Odeh’i yaka paça kürsüden uzaklaştırdı. Bu olay, İsrail’in iç politikası ve Filistin meselesindeki gerilimi bir kez daha gündeme taşıdı.
Sonuç olarak, bu tartışma sadece Ayman Odeh’in Netanyahu’ya yönelik eleştirileriyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda Gazze’de yaşanan insani krizin boyutlarını da gözler önüne serdi. Sivil kayıpların sayısı, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, Netanyahu’nun bu tür eleştirilere karşı nasıl bir yanıt vereceği merak konusu haline geldi. Bu tür olaylar, Ortadoğu’daki çatışmaların derinlemesine analiz edilmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.