İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sürerken, bu durum İsrailliler arasında büyük bir kaygı yaratmış durumda. Bu kaygılar, birçok insanın ülkelerini terk etme düşüncelerini gündeme getirdi. Türkiye’nin de dikkatle izlediği bu gelişmeler, İsrail halkının içinde bulunduğu belirsizlik atmosferini yansıtıyor.
Son zamanlarda, İsrail Merkezi İstatistik Dairesi tarafından açıklanan verilere göre, Ocak ile Temmuz 2024 arasında yaklaşık 40 bin İsrailli’nin ülkeden ayrıldığı bildirildi. Bu rakam, insanların göç etme isteğini ve bunun bir gerçeklik haline geldiğini gösteriyor. 2023 yılına damgasını vuran siyasi ve güvenlik sorunlarının, insanların yurt dışına göç etmeyi düşünmesine neden olduğu ortaya çıkmış durumda.
İsrail devlet televizyonu KAN tarafından gerçekleştiren bir anket, halka ilişkin çarpıcı sonuçlar sundu. Anket sonuçlarına göre, katılımcıların yaklaşık dörtte biri, 2023 yılı içerisinde yurt dışına göç etmeyi düşündüğünü belirtti. Bu da, ülkede yaşanan huzursuzluğun somut bir yansıması olarak düşünülebilir. Özellikle Ekim 2023 ile Ekim 2024 arasında, İsrail’in mevcut siyasi ve güvenlik durumuna bağlı olarak göç etmek isteyenlerin oranı %23 olarak kaydedildi. İlgili anketin bir başka dikkat çekici sonucu ise, toplumun %67’sinin ülkeyi terk etmeyi düşünmediği yönünde. Bu oran, mevcut duruma rağmen, birçok insanın ülkelerinde kalma isteğini göstermektedir.
Ayrıca, anket sonuçlarına göre, Binyamin Netanyahu başkanlığındaki hükümet koalisyonunun destekçilerinin %14’ü, muhalefet partilerinin destekçilerinin ise %36’sı, göç etme düşüncesinde olanlar arasında yer almaktadır. Böylece hem iktidar hem de muhalefet tarafında yaşanan siyasi ve toplumsal atmosfer, insanların ülkelerini terk etme isteğini artırmaktadır.
Önemli bir tespit ise, göç isteğinin aslında saldırılar başlamadan önce de var olduğu yönündedir. KAN, yaptığı değerlendirmede, İsrail’de savaştan önce de yüksek olan dış göç olgusunun 2024 yılında da devam ettiğine dikkat çekmiştir. Mekânsal ve zamansal olarak bu durum, İsrail’in ulusal ve uluslararası güvenlik sorunları ile iç içe geçmiş bir durum olduğunu da gözler önüne seriyor.
Bunun yanı sıra, Merkezi İstatistik Bürosu’nun eylül ayında yayınladığı veriler, göç olgusunun belirgin bir artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu durum, ülkedeki toplumsal huzursuzluğun ve belirsizliğin artmasıyla doğrudan ilişkilidir. Gazze’ye yönelik saldırıların ardından gelen bu durum, İsrail halkını derinden etkileyen bir süreç olarak görülmektedir.
Gözlemlenen bu durum, sadece bireylerin yaşam tarzını değil, aynı zamanda ülkenin demografik yapısını da etkileyebilir. Uluslararası ilişkiler açısından da, bu tür bir göç hareketliliği, bölgedeki güç dengelerini değiştirebilir ve yeni sosyal dinamikler yaratabilir. Tüm bu veriler, İsrail’in içinde bulunduğu karmaşık durumu ve halkın kaygılarını ayrıca pekiştirmektedir.
Sonuç olarak, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve ülkedeki siyasi istikrarsızlık, halkta derin bir kaygıya neden olmuş ve göç etme isteğini artırmıştır. Bu durum, hem bireysel hem de toplumsal seviyede önemli sonuçlar doğurabilecek bir süreç olarak öne çıkmaktadır.