İsrail’in Lübnan’da sürdürdüğü çatışmalar sonrasında, kısa süre önce ateşkesi onayladığı bildirildi. Bu süreçte, Lübnanlıların uzun süren çatışmaların ardından evlerine dönebildikleri gözlemleniyor. Ancak, İsrail’deki bazı gruplar bu ateşkes anlaşmasını bir “yenilgi” olarak değerlendirmekte ve bunun üzerine çeşitli eleştiriler getirilmektedir.
Gelinen bu noktada, aşırı sağcı Miras Bakanı Amichay Eliyahu da ateşkes konusunda sert tepkiler göstermiştir. Eliyahu, ateşkes anlaşmasını “rezalet” olarak tanımlayarak, bu anlaşmanın içerdiği şartların çoğunun, özellikle de tampon bölge oluşturulması ve Hizbullah’ın silahsızlandırılması gibi kritik taleplerin yer almadığını ifade etmiştir. Eliyahu, anlaşmanın bir zafer olarak kabul edilemeyeceğini belirterek, gerçek bir zaferin yalnızca Lübnan’ın güneyinin işgal edilmesi ve Hizbullah’ın teslim olması durumunda söz konusu olabileceğini dile getirmiştir.
Eliyahu’nun açıklamalarında, Hizbullah’ın teslim olmaması durumunun, ateşkesi geçerli kılmadığı ve bu anlaşmanın da İsrail devleti üzerinde baskı altında kabul edildiği yönündeki eleştirileri dikkate değerdir. “Bu bir zafer değil. Zafer, (Lübnan’ın güneyinin) işgal ve Hizbullah’ın teslim olmasıdır.” diyen Eliyahu, ateşkesin sağladığı durumun yeterli olmadığını savunmaktadır.
Eliayhu’nun açıklamalarında dikkat çekici bir diğer nokta ise, Gazze konusunda yaptığı değerlendirmelerdir. Gazze’de yerleşim alanları oluşturulmasına izin verilmesi gerekip gerekmediği ile ilgili gelen sorulara yanıt veren Eliyahu, anlaşmanın geçerliliği ve zafer durumunun işgal ile ilişkilendirilmesi gerektiğini belirtiyor. “İşgal olmadan zafer olmaz. Bunun bedelini ödememiz için Gazze’nin bir kısmını işgal etmemiz ve oraya yerleşmemiz gerekiyor.” şeklinde konuşan Eliyahu, Gazze’nin bir kısmının işgal edilmesi durumunda sükunetin sağlanabileceğini ifade etmiştir.
Tüm bu görüşler, bölgedeki siyasi dinamiklerin ve çatışmaların daha da derinleşebileceğine dair endişeleri artırmaktadır. Ateşkesin sağlanması ve ardından yaşanan gelişmeler, hem İsrail içinde hem de bölgedeki diğer aktörler arasında büyük tartışmalara sebep olmaktadır. Ekonomik, toplumsal ve güvenlik boyutlarıyla karmaşık bir hal alan bu durum, ilerleyen süreçte nasıl şekilleneceği merakla beklenmektedir.