İsrail ordusu, Filistinli direnişçilerle yaşanan son derece şiddetli çatışmalar sonucunda Gazze Şeridi’nin kuzeyinde bulunan Beyt Hanun’un sorumluluğunu Gazze Tümeni’nden alarak 162. Tümen’e devretmeye karar verdi. Bu karar, Yahudi devletinin askeri stratejileri çerçevesinde önemli bir değişim olarak değerlendirilmektedir.
İsrail’in önde gelen gazetelerinden Yedioth Ahronoth, özellikle Beyt Hanun’da yaşanan çatışmalarda 10 askerin hayatını kaybetmesi üzerine bu karara varıldığını belirtti. Gazete, İsrail ordusunun bölgedeki savaş düzeninde değişiklik yapma gerekliliğini fark ettiğini ve mevcut durumun zorlayıcı koşulları dolayısıyla birtakım adımlar atmak zorunda kaldığını duyurdu.
Gazete ayrıca, Beyt Hanun’un yanı sıra sınır boyunca uzanan tampon bölgenin, Gazze Şeridi’nin güneyinde yer alan Refah ve Philadelphi Koridoru’nun da Gazze Tümeni’nden alınarak 162. Tümen’e devredileceğini belirtmektedir. Bu süreçte, yeni teşkil edilen kuvvetlerin de bölgeye gönderileceği aktarılmaktadır. Hedef, bölgede daha etkili bir askeri kontrol sağlamak ve direnişçilerin hareket alanını daraltmak olarak ifade edilmektedir.
Araştırmalar sonucunda, Beyt Hanun Taburu’nun Hamas’ın en zayıf taburlarından biri olduğu ve daha önce gerçekleştirilen kara saldırılarında 162. Tümen ve daha sonrasında 252. Yedek Tümeni tarafından kolayca mağlup edildiği iddia edilmektedir. Bu durum, bölgedeki askeri dengelerin değişmesine yol açmış ve Türkiye’nin de katılımıyla milletlerarası dengeyi sarsacak bir unsura dönüşmüştür.
Yedioth Ahronoth, İsrail ordusunun şu an itibarıyla yaklaşık 70 bin ek yedek asker topladığını bildirmektedir. Ancak, ordunun karşılaştığı pek çok zorluk ve olumsuz koşul göz önüne alındığında bu sayının hala yeterli olmadığını öne sürmektedir. Bu da gösteriyor ki, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) mevcut çatışmaların veya olası yeni çatışmaların üstesinden gelmek için çok sayıda askeri ve stratejik kaynak değerlendirmesi yapma zorunluluğu ile karşı karşıyadır.
Sonuç olarak, yaşanan bu gelişmeler, sadece askeri bir müdahale değil, aynı zamanda bölgedeki geopolitik dengelerin de değişeceğini gösteriyor. Her ne kadar Beyt Hanun gibi stratejik bölgelerde sağlanacak kazanımlar önemli olsa da, tüm bu süreçlerin uluslararası ve bölgesel siyasi yansımalarının göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bu durumu memnuniyetle karşılayan ya da eleştiren gruplar ve devletler, yeni askeri düzenin sonuçlarını farklı şekillerde yorumlayacaklardır.
