G-QXXHXL9JW0
USD35,64
%0.05
EURO37,17
%0.05
EURO/USD1,04
%0.02
BIST9.999,55
%-0.3
Petrol79,43
%0.1
GR. ALTIN3.145,27
%0.13
BTC3.775.683,94
%-0.13
  1. Haberler
  2. Bülten
  3. Hileli Balla Mücadele İçin Düzenlenen Eğitime 300 Arıcı İle Rekor Katılım!

Hileli Balla Mücadele İçin Düzenlenen Eğitime 300 Arıcı İle Rekor Katılım!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

 

2018 yılından bu yana Balparmak Arıcılık Akademisinin eğitim faaliyetleriyle 7000 arıcıya ulaşıldığını anlatan Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak: “Ucuza satılan bal benzeri hileli ürünler arıcıyı meslekten koparıyor, gençleri ve kadınları mesleğe kazandırmamız lazım”

 

Türkiye, arıcılık ve arı ürünleri yönünden oldukça zengin bir floraya sahip. Resmi verilere göre 120 bin tona yakın, araştırma şirketleri ve sektörün önde gelenlerine göre ise 60-70 bin ton civarında bal üreten Türkiye’yi bekleyen çok önemli bir tehlike var. Zor şartlar altında, konar – göçer arıcılık yapan aileler, taklit, tağşiş ve hileli yöntemlerle üretilen bal benzeri ürünlerle başa çıkamayınca mesleklerini terk etmeye başladı. Arıcı ailelerinin gençleri de meslekte bir gelecek görmediği için artık mesleği devam ettirmek istemiyor. Bu sorunlar yüzünden arıcıların ortalama yaşı 55’e kadar yükseldi. Genellikle aile mesleği olarak yapılan ve bir sonraki kuşağa aktarılan kadim arıcılık bilgileri de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.

 

Yarım asra yakındır arıcılarla kol kola sektörü geliştirmeye çalışan Balparmak, arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğini sağlamak için uzun yıllardır uğraş veriyor. 2018 yılında kurduğu Balparmak Arıcılık Akademisi bünyesinde bir yandan arı sağlığına yönelik eğitimler veren marka, bir yandan da gençleri ve özellikle kadınları mesleğe kazandırmaya çalışıyor. Balparmak Arıcılık Akademisi’nin 2025 yılı eğitimlerinin başladığı “Bal arısı sağlığı” konulu eğitiminde mikrofon uzattığımız Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, “Ben ömrümü bala ve arıya adadım. Arının ve balın yolculuğunu daha iyi anlayabilmek için arıcılarla dağ tepe dolaştım, çadırlarda yattım. Arıcılığın ne kadar zor bir meslek olduğunu çok iyi biliyorum. Yarım asırdır hem işimiz hem de gücümüz olan bu mesleği korumayı ve yaşatmayı, doğal bala, arıya ve tüketicilerimize karşı bir sorumluluk olarak görüyorum” diyor.

 

Arıcılık akademisinde özellikle kadınları ve gençleri arıcılık mesleğine kazandırmaya çalıştıklarına işaret eden Altıparmak, “Arıcı nüfusu yaşlanıyor. Türkiye’de arıcıların ortalama yaşı 50’nin üzerine çıktı. Bu ailece yapılması gereken bir meslek. Gençler ve kadınlar bu işte neredeyse yok denilecek kadar az. Örneğin katma değerli arı ürünleri arasında yer alan arı sütü, oldukça hassas bir üretim süreci gerektiriyor. Bu nedenle, bu üründe kadın emeği büyük bir değer taşıyor. Bu ürünlerle ilgili bir diğer önemli nokta ise; Balın yanı sıra arı sütü, polen ve propolis gibi katma değerli ve daha kârlı ürünlerin üretimi, ülke ihracatı açısından da büyük önem taşıyor. Bu ürünlerin üretiminin artması, Türkiye ekonomisine ciddi katkılar sağlayabilir.” şeklinde konuştu.

 

Türkiye’nin zengin çiçek ve bitki florası sayesinde arıcılık açısından eşsiz bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayan Altıparmak, ancak bal benzeri hileli ürünler sorununun sektördeki herkesin tadını kaçırdığının altını çizdi. Altıparmak, şöyle devam etti: “Şeker şuruplarından üretilen bal benzeri ürünlerin “bal” etiketiyle raflarda yerini alması, hepimizi üzüyor. Resmi verilere göre ülkemizde 120 bin tona yakın bal satışı yapılıyor, ancak yarım asırlık tecrübem, bu miktarın sadece 60-70 bin tonunun doğal bal olduğunu söylüyor. Peki, o zaman geri kalan yarısı ne? mesleğini hakkıyla yapan gerçek arıcılar, haklı olarak bu duruma tepki gösteriyor ve mesleğe küsüyor. Çoluğuyla çocuğuyla yılın 8-9 ayını dağ bayır dolaşıp, bin bir zorlukla ürettikleri balın, sahte ürünlerle aynı rafta yer alması moral bozucu. Bu sorun nedeniyle gençler ve arıcı aileler, karlılığı düşen bu mesleği artık yapmak istemiyor. Çünkü bir gelecek göremiyorlar.”

 

Arıcılık mesleğinin yaş ortalamasının 50’nin üzerine çıktığını ve mesleğin yeni nesillere aktarılamadığını ifade eden Altıparmak, yıllardır bu tehlikeye dikkat çekmeye çalıştığını kaydetti. Bu öngörüyle, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisi’ni kurarak, eğitimlere başladıklarını belirten Altıparmak, “Amacımız gençleri ve özellikle kadınları mesleğe kazandırmak. Eğitimlerimizde, daha kaliteli ve verimli üretim yapmanın yollarını ve arı hastalıklarıyla mücadele yöntemlerini bilimsel temellere dayandırarak anlatıyoruz. AR-GE ve laboratuvar gücümüzü, arıcının emeğini ve geçimini korumak için seferber ediyoruz. Biz, Balparmak olarak elimizi taşın altına koyduk. AR-GE merkezimizde, taklit ve tağşişle mücadele için kapsamlı araştırmalar yapıyor, tüm dünyada ses getirecek her türlü hilenin tespiti için yöntemler geliştiriyoruz. Kalıcı çözüm için arıcı birlikleri, devlet yetkilileri ve sektördeki markalar olarak hepimizin bir araya gelip güç birliği yapması gerekiyor” dedi.

 

Balparmak Arıcılık Akademisi ile bugüne kadar 7000’den fazla arıcıya ulaştıklarını kaydeden Altıparmak, şöyle devam etti: “Şimdi bu arıcıların arasında mesleğini büyük bir ustalıkla yapanlar var. Balmumu, polen, arı sütü, propolis gibi ürünleri işleyerek kendilerine yeni iş kolları açan kadın arıcılar da var. Onları gördükçe, sektörümüz adına umutlanıyorum ve mücadeleye devam etmek için gücümü tazeliyorum. Şimdi bu zinciri koparmadan daha da genişletmek gerekiyor. Bu nedenle eğitimlere ve desteğe devam edeceğiz. Alanında uzman profesörlerimiz Sayın Levent Aydın ve Kenan Gişan, bizleri kırmayarak eğitimlere katılıyor ve siz arıcılarımızla değerli bilgilerini paylaşıyor. Kendilerine minnet borçluyuz. Ayrıca, arıcı birliklerindeki dostlarım İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk ve Sakarya İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Ör’e teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu, birbirini anlayan ve destekleyen güçlü bir ekip işi. İşini dürüstçe yapan, hakkıyla emek veren ve kazanç sağlayan her paydaşımızla bir arada olmaktan gurur duyuyoruz. Bu birlikteliği sürdürülebilir kılmak için elimizden geleni yapmaya da devam edeceğiz.”

 

Sürdürülebilir Arıcılık Tarım İçin De Önemli

Arıcılığın sürdürülebilir hale gelmesinin sadece bal ve arı ürünleri üretimi için değil soframıza gelen diğer tarım ürünleri için de kritik öneme sahip olduğunu kaydeden Altıparmak, şunları söylüyor: “Tabağımıza koyduğumuz sebze ve meyvelerin yüzde 75’i arıların bitkileri tozlaması sayesinde gerçekleşiyor. İklim değişikliği, yanlış ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, arıların doğal nektar kaynaklarının ortadan kaldırılması bir yandan arı popülasyonunu azaltırken, diğer yandan çok değerli bir besin kaynağından da bizleri mahrum bırakıyor. Oysa dünya üzerinde bozulmadan çok uzun yıllar kalabilen özel besin maddelerinden biri bal… Bir arı bal toplamak için kovanından yaklaşık 8 km uzağa uçabiliyor. Bu nedenle çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması arı popülasyonuna ve balın kalitesine en çok zararı veren iki etken. Bugün önlem almazsak, hem yarın soframıza gelen yiyecekler azalacak hem de balın kalitesi bozulacak. O nedenle organik tarım ilacı kullanmak, tarım ilaçlarını arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapmak önemli.”

 

“KOVAN BAŞINA VERİMLİLİĞİ 13 KİLODAN 25 KİLOYA ÇIKARABİLİRİZ”

 

Arı sağlığını etkileyen hastalık zararlılarından ve bunların kontrolü konusunda bilgi veren ayrıca Türkiye’de kovan başına bal veriminin; çevresel faktörler, iklim koşulları ve tozlaşma (polinasyon) yapan arıların sağlığı gibi birçok etkene bağlı olduğunu vurgulayan Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın, “FAO verileri kullanılarak hesaplanan dünya ortalama kovan başına verimlilik yaklaşık 18,1 kg. Türkiye’nin kovan başına ortalama bal verimi ise 14 kg. civarında. Her ne kadar ülkemiz, bitki florasının çeşitliliği açısından avantajlı bir konumda olsa da günümüzde karşı karşıya olduğumuz iklim krizi ve çevre kirliliği, bu avantajın tam anlamıyla değerlendirilmesini zorlaştırıyor. Dolayısıyla bizim temel amacımız, arıcılığı bilimsel olarak öğretmek. Kadınları ve gençleri sektöre kazandırmak, ayrıca mevcut arıcıları da modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle desteklemek. Çünkü doğru bir teknikle verilen eğitimle Türkiye’de verimlilik ve kalite somut şekilde artacak potansiyele sahip. Kovan başına verimliliği 13 kilodan 25 kiloya çıkarabiliriz” diyor.

 

EN FAZLA HİLEYE MARUZ KALAN GIDA ÜRÜNÜ BAL

 

Gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalan gıda ürününün bal ve diğer arı ürünleri olduğunu kaydeden Balparmak AR-GE ve Kalite Direktörü Dr. Emel Damarlı, balda taklit ve tağşişin analiz edilmesi konusunda dünyaya örnek olacak buluşlar gerçekleştirdiklerini vurguladı. Damarlı, Balparmak’ın taklit ve tağşiş konusunda yaptığı çalışmaları şöyle anlattı: “Ülkemizde açıkta satılan balların veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. 2022 yılında Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırım sayesinde hileli bal dediğimiz ve mısır, pancar, pirinç, agave gibi çeşitli şeker şuruplarından yapılan ürünleri, ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarının ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta 25 dakika gibi oldukça kısa bir sürede tespit edebiliyoruz.”

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Hileli Balla Mücadele İçin Düzenlenen Eğitime 300 Arıcı İle Rekor Katılım!
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Gazetemize Abone Olabilirsiniz.

Yeni haberlerden anında haberdar olmak için e-posta aboneliğini hemen başlat.
G-QXXHXL9JW0
Giriş Yap

Haber Kontak ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!