Hamas’ın üst düzey yetkilisi Sami Abu Zuhri, Gazze Şeridi’nde yarın Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleşecek ateşkes ve esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin müzakerelere heyet göndermeme kararı aldıklarını açıkladı. Zuhri, Hamas’ın bu tür müzakerelere katılımının işgalci tarafın şartlarını dayatmasına ve daha fazla katliam gerçekleştirmesine olanak tanıyacağını belirtti. Aynı zamanda, Zuhri, Hamas’ın BM Güvenlik Konseyi’nin 2 Temmuz’da sunduğu karar ve ABD Başkanı Biden’ın vizyonuna dayanan öneriye bağlı olduğunu ve bu mekanizma üzerinde derhal müzakerelere başlamaya hazır olduklarını ifade etti.
Adı açıklanmayan bir kaynak ise Hamas’ın, arabulucular aracılığıyla İsrail’den “ciddi bir yanıt” alarak kendilerine dönmesini talep ettiğini belirtti. Bu durumun gerçekleşmesi halinde Hamas’ın yarınki görüşmeden sonra arabulucularla bir araya gelmeyi planlıyor. Diğer taraftan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, heyetlerini müzakerelere gönderdiklerini doğrulayarak, heyete “müzakereleri yürütme yetkisi” verdiklerini açıkladı. İsrail basınında çıkan haberlere göre ise heyette MOSSAD Başkanı David Barnea, Shin Bet Başkanı Ronen Bar, İsrail ordusundan General Nitzan Alon ve Netanyahu’nun kıdemli danışmanı Ophir Falk’ın yer alacağı belirtildi.
Hamas’ın, Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleşecek ateşkes ve esir değişimi müzakerelerine katılmama kararı, müzakere sürecinin nasıl ilerleyeceği konusunda belirsizlik yaratmış durumda. Hamas, müzakerelere katılarak işgalci tarafın gücünü ve şartlarını pekiştirmesine izin vermek istemiyor. Öte yandan İsrail’in müzakerelere heyet göndermesi, taraflar arasında bir anlaşmaya varılması konusunda umutları artırırken, Hamas’ın tutumu müzakerelerin geleceği üzerinde belirleyici olabilir.
Taraflar arasındaki bu kararlar, bölgedeki gerginliği ve çatışma riskini artırabilir ya da azaltabilir. Her iki tarafın da kendine göre haklı gerekçeleri olsa da, müzakerelerin başarılı ve sürdürülebilir bir şekilde sonuçlanması için karşılıklı anlayış ve uzlaşıya ihtiyaçları var. Aksi takdirde, taraflar arasındaki gerilim artarak daha büyük çatışma risklerini beraberinde getirebilir. Uzmanlar, taraflar arasındaki diyalog ve müzakerelerin sürmesinin bölgedeki barış ve istikrar açısından hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor.