Danimarka Başbakanı Mette Fredriksen, Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen gayrı resmi Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’ne katılmak amacıyla bulundu. Bu zirve, Avrupa’nın mevcut siyasi durumu ve iş birliği konularında önemli tartışmalara zemin hazırladığı için dikkatle takip edildi.
Zirve öncesinde, ABD Başkanı Donald Trump’ın Grönland’i satın almak istediği yönündeki açıklamalarına değinen Fredriksen, bu konuda kesin bir duruş sergiledi. “Grönland Danimarka’nın parçasıdır, satılık değildir,” sözleriyle açık bir mesaj verdi. Bu ifadeler, Grönland’ın tarihi ve hukuki bağlamını vurgulayarak, ülkesinin bu konudaki kararlılığını pekiştirdi.
Fredriksen, Arktik bölgesinin giderek artan stratejik önemine de dikkat çekti. Kendisi, güvenlik ve savunma konularının ön planda olduğu bir dönemde, ABD’nin görüşüne katıldığını belirtti. “Eğer mesele bizim bölgemizi güvence altına almaksa, ileriye dönük bir yol bulabiliriz,” ifadeleriyle, Arktik’teki iş birliğinin önemini ifade etti. Bu sözler, hem Danimarka’nın hem de diğer ülkelerin güvenlik stratejilerini yeniden değerlendirmeleri gerekliliğini ortaya koyuyor.
Eski ABD Başkanı ve 20 Ocak 2024’te yeniden göreve başlayan Donald Trump, Grönland’a olan ilgisini kamuoyuna duyurarak tartışmaları alevlendirdi. 23 Aralık 2024 tarihinde Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Ada’nın ABD kontrolünde olması gerektiğine dair fikrini savundu. Trump, Grönland’ın ABD için “mutlak bir zorunluluk” olduğunu ifade etti ve ada da yaşayan yaklaşık 57 bin kişinin, ABD’ye katılmak için istekli olduğunu iddia etti.
Trump, daha önce de gündeme getirdiği Panama Kanalı’nın geri alınması konusunu da yenileyerek, “Çin, Panama Kanalı’nı işletiyor. Biz onu Çin’e vermedik, Panama’ya vermiştik ve geri alıyoruz,” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu çarpıcı ifadeler, hem Danimarka’nın hem de uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti. Grönland ve Panama Kanalı konusundaki açıklamalar, iki ülke arasındaki ilişkilerin yanı sıra, Amerika’nın uluslararası stratejilerinin nasıl şekilleneceği konusunda tartışmalara yol açtı.
Sonuç olarak, Danimarka Başbakanı Mette Fredriksen’in Brüksel’deki zirve sırasında yaptığı açıklamalar, Grönland’ın Danimarka’ya ait olduğunu tekrar vurgularken, Arktik bölgesinin önemine dikkat çekti. Trump’ın iddiaları ise bu konudaki uluslararası ilişkileri gerginleştirirken, küresel güvenlik konularının yeniden ele alınması gerekliliğini gözler önüne serdi. Bu gelişmeler, önümüzdeki günlerde Danimarka ve ABD arasındaki ilişkileri ve genel olarak Arktik politikasını doğrudan etkileyebilecek önemli bir etken olarak öne çıkmaktadır.