1918 Sonbaharı…
Mondros Mütarekesi imzalanmış. Osmanlı başkenti işgal altında… İngilizler İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını tutmuş. Fransızlar Senegalli zencileri Galata’ya yerleştiriyor. İtalyanlar Beyoğlu’nu ele geçirmiş, demiryollarına el koymuşlar.
Devlet Yöneticileri ve Milli Durum
Devleti yönetenler ise, düşman başına!…
Padişah ve Halife Vahdettin; hicaza bir ulusu “koyun sürüsü” olarak görüyor. Tatlı canının ve sevgili tahtının kaygısında… “Umudunu Allah’tan sonra, İngiltere’ye” bağlamış.
Sadrazam Damat Ferit Paşa; günü gelince İngilizlerle işbirliği yapacak. Emperyalist güçlere “Yunan gitsin, sizler gelin” diye yalvaracak kadar onursuz.
Ahmet İzzet Paşa, düşmanın “alicenaplığına ve iyi niyetine” güveniyor.
Enver Paşa ve Talat ve Cemal Paşalar, bir Alman gemisiyle yurt dışına kaçacak (Daha sonra Vahdettin de bir İngiliz gemisiyle!..)
Aydınlar ve Umutsuzluk
AYDINLAR!…
Kimisi “her şeyin bittiğini, artık yapılacak tek şeyin bir geçim yolu bulmak olduğunu” düşünüyor.
Kimisi, İstanbul’un “yurtsever ve milliyetçi” sayılan aydınları, varını yoğunu yitirip tükenmiş bir ülkenin, İtilâf devletlerinin muazzam ordu ve donanmaları karşısında hiçbir şey yapamayacağı düşüncesinde.
Umut Yok!..
Bir Ulus Tarih Sahnesinden Silinmek Üzere…
Mustafa Kemal ve Çıkış
Kasım ayının 13. günü…
Bir özel tren, homurdanarak girer Haydarpaşa Garı’na. Bıyıklarından hâlâ barut tüten, güneş başlı bir kumandan iner o trenden…
Rıhtıma çıkar çıkmaz, gördüğü manzara şudur:
Düşman zırhlıları, zafer bayraklarını açmış, Boğaziçi’ne giriyor; bordalarındaki topları birer birer Yıldız Sarayı, Babıali ve Türk semtlerine çevirmekte…
Genç kumandan bir süre bakar; kılı kıpırdamaz, yalnızca şu tümce dökülür ağzından:
“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!”
Hemen herkes boyun eğmiş; kimi aman dilemiş, kimi sinmiş, kimi köşesine çekilmiş.
Yalnız biri, İngiliz ordularını Toros Dağları’nda durdurmuş, otuz yedisinde bir general; alnı dik, başı yüce, meydan okuyor:
“Geldikleri gibi giderler”
Bir Ulusun Direnişi
Nasıl olur? Nasıl böylesine kesin konuşur?
Çünkü…
Bu sözü söyleyen, — F.R. Atay’ın dediği gibi — yalnız bir “vatan adamı” değil, aynı zamanda bir bilim adamı.
BU SÖZÜ ancak katıksız bir yurtsever — yaşamını, her şeyini feda edecek kadar — ülke sorunlarıyla ilgilenen, onların üzerinde kafa yoran, onlara çözüm arayan söyler.
BU SÖZÜ ancak, can çekişen ulusunu düşünmekten gözleri uyku görmeyen, her koşul altında, cephelerde bile dünyada ve yurdunda olup bitenleri izleyen, ülkesinin geleceğini düşünüp kestirmeye çalışan; atacağı adımları, yapacağı hizmetleri önceden tartıp planlayabilen söyler.
Eğer biri “‘Sorun biz değiliz, sorun vatandır… Şahsımız için değil, ulusumuz için çalışalım” diyebiliyorsa; bu sözü söylemek onun için elbette bir çok kolaydır.
Ne var ki yalnızca yurtseverlik bu yükü kaldırmaya yetmez; onun yanı sıra akıl, bilgi ve deneyim sahibi olmak gerekir.
Yurtseverlik ve Bilgelik
YURTSEVER olan dışa, topluma döner; hedefini sezer ve özveriyle benimser.
Buna karşılık BİLGİLİ olan, hedefi ve ona ulaşma yollarını görür.
Gerçekçi çözümler, politikalar üretir. Geleceği kurgulayabilir.
TARİHİN TÜRK ULUSUNA NE BÜYÜK BİR CÖMERTLİĞİDİR Kİ, tam yerinde ve tam zamanında, bir kişide, Mustafa Kemal Paşa’da bütün bu özellikler bir araya gelmiştir.
Bu sözü ancak, işte böyle bir insan söyler.
Günümüz ve Geçmiş
2025 TÜRKİYESİ VE DÜNYA, 1918 sonbaharındakiyle aynıdır…
Her yanda yolsuzluk, kayırmacılık, yağma ve talan…
Her köşeyi çeteciler, mandacılar, sahte demokratlar tutmuş…
İrtica devletin, okulların, üniversitelerin dokularına dek sızmış…
Gelişmesi önlenmiş, sağlıksız, borç batağında bir ekonomi…
Her yerde verimsizlik, yoksulluk ve kimsesizlik…
Yeni emperyalizm kapımızda…
Dört yandan iç ve dış düşman’ların çan sesleri, sevinç çığlıkları geliyor…
Sanki yine umut yok!..
Sanki Türkiye yine yok olmakla karşı karşıya…
TEK NOKSAN O,
TEK NOKSAN O SES:
“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!”
O halde her biri,
bir Mustafa Kemal olma zorunluluğu taşımalıdır…
Kurtuluş yok tek başına,
hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz:
“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!”
Aktaran: Eftal Karahan
Kaynak:
Sayın Cihan DURA’nın “Atatürk Devrimi Yarım Kaldı!” isimli, mutlaka okunması gereken eserinden alıntıdır.