Filistin resmi ajansı WAFA’nın bildirdiğine göre, sağlık yetkilileri, 2025 yılının Ocak ayında, İsrail’in Gazze şehrinin güneydoğusundaki Ez-Zeytun Mahallesi’nde bulunan Bergut ailesine ait bir eve düzenlediği hava saldırısında beş kişinin hayatını kaybettiğini ve çok sayıda yaralının olduğunu duyurdu. Bu durum, bölgedeki gerginliğin ve sivil kayıpların artışını gözler önüne seriyor.
Ayrıca, İsrail’in Deyr el-Belah kentinde bir apartman dairesini hedef alması sonucu bir Filistinli yaşamını yitirirken, birçok kişi de yaralandı. Bu tür saldırılar,2 Gazze bölgesindeki sivil halk üzerindeki baskıyı artırmaya devam ediyor. İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırıları sadece bireyler için değil, aile yapıları ve toplumsal yapı için ciddi tehlikeler oluşturuyor.
Öte yandan, Gazze’nin orta kesiminde yer alan Bureyc Mülteci Kampı’ndaki Vişah ailesinin evine düzenlenen bir saldırı da dikkat çekici bir diğer olay olarak kayıtlara geçti. Bu saldırıda 6’sı çocuk olmak üzere toplamda 10 kişinin yaralandığı bildirildi. Sivil hedeflerin bombalanması, uluslararası toplumu derinden etkileyen insani krizleri beraberinde getiriyor.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan 7 Ekim tarihli bir açıklamaya göre, o tarihten bu yana İsrail’in düzenlediği saldırılarda toplam 45 bin 885 Filistinli yaşamını yitirdi. Bu ölülerin arasında 17 bin 800’den fazlası çocukken, yaklaşık 12 bin 300’ü de kadın olarak kaydedildi. Ayrıca, 109 bin 196 kişi de yaralı olarak hastanelere kaldırıldı. Bu durum, Gazze’deki sağlık altyapısının ve mevcut sağlık hizmetlerinin yetmezliğini gözler önüne seriyor.
Yetkililer, hala enkaz altında binlerce insanın kaldığını belirtiyor. Bu da sivil kayıpların resmi rakamlardan daha fazla olabileceği anlamına geliyor. Özellikle halkın sığındığı hastaneler ve eğitim kurumları gibi sivil altyapılara yapılan saldırılar, hem sağlık krizine hem de eğitimde aksaklıklara yol açarak toplumun geleceğini tehdit ediyor.
Sonuç olarak, Gazze bölgesinde yaşanan bu kanlı olaylar, uluslararası medyanın ve insan hakları örgütlerinin dikkatini çekiyor. Sivil kayıplar ve insani krizler dünya genelinde kınanırken, bölgedeki barış ve istikrar arayışları da ciddi bir tehdit altında kalmaya devam ediyor. Savaşın etkileri yalnızca bugünkü durumla sınırlı kalmıyor; yarınların şekillenmesinde de büyük rol oynuyor. Bu saldırılar karşısında uluslararası toplumun nasıl bir tepki vereceği ve ne tür çözümler üreteceği büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor.