Fransa’da, 2020 yılında yaşanan toplu tecavüz skandalı, Avrupa genelinde büyük bir yankı uyandırmaya devam ediyor. Olay, 71 yaşındaki Dominique Pelicot’un bir alışveriş merkezinde, kadınların etek altı fotoğraflarını çektiği sırada yakalanması ile başlamıştı. Bu olayın ardından yapılan soruşturmalarda, Pelicot’un eşi Gisele Pelicot’u 10 yıl boyunca uyuşturup başka erkeklere tecavüz ettirdiği ortaya çıktı. Bu, toplumda büyük bir infiale neden oldu.
Skandalın patlak vermesi, dört yıl sonra, görevli bir polis memurunun Gisele Pelicot’a yaşananları anlatmasının ardından gerçekleşti. Bu bilgi, bütün Avrupa’da geniş tepki topladı. Yapılan araştırmalarda, Gisele Pelicot’un mağduriyetinin boyutları daha da çarpıcı hale geldi. Elde edilen görüntüler, Gisele’ye yaklaşık 80 farklı kişinin toplamda 92 kez tecavüz ettiğini ortaya koydu. Fotolar ve videolarla kimliği tespit edilen 50 erkek, 22 ile 70 yaşları arasında değişen bireyler, Dominique Pelicot ile birlikte yargılanmak üzere mahkemeye çıkarıldı.
Son gelişmelerde, mahkeme hakimi önemli bir karar aldı. Yargıç, davada elde edilen video kanıtlarının kamuya açıklanmasına izin verdi. Bu karar, 72 yaşındaki mağdur Gisele Pelicot’un avukatları tarafından daha önce yapılan itirazların ardından alındı. Avukatları, videoların sadece avukatlar ve jüri tarafından izlenmesi kararına karşı çıkmıştı. Gisele Pelicot, mahkemede anonim kalmamayı ve yüzünü kamuya göstermeyi tercih ederek, yaşadığı travmanın ve yaşananların halkla paylaşılmasına olanak sağladı.
Avukatlar, Gisele’nin bu cesur kararını destekleyerek, videoların cinsel istismar öncesi “zorla uyuşturucu kullanımını” göstermek açısından izlenmesi gerektiğini savundular. Hakimin bu kapsamda aldığı karar, mağdurun hak arayışı açısından bir “zafer” olarak değerlendirildi. Gisele’nin durumu, kamuoyunda daha fazla farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Avrupa’nın her yerinde yankı bulan bu olay, gidişatın değişmesi için bir fırsat sunabilir.
Olayın başından itibaren kadın hakları savunucuları, cinsel istismar ve tecavüz konularında daha fazla dikkat çekilmesi gerektiğini belirtiyor. Gisele Pelicot’un yaşadığı travma ve onu etkileyen şiddet olayları, toplumu daha fazla bilinçlenmeye ve bu tür durumlara karşı daha mücadeleci bir tavır almaya yönlendiriyor. Yaşanan olaylar, hukuk sisteminin kadınların haklarını koruma konusundaki sorumluluğunu gündeme getiriyor.
Fransa’daki bu olayın özellikle bu tarz suçların toplumda ne denli yaygın olduğunu gözler önüne sermesi, kadınların yaşadığı sorunlar üzerine tekrar düşünülmesini sağlıyor. Birçok kişi, Gisele Pelicot’un davaya açtığı kapının, diğer mağdurlar için de bir umut ışığı olduğunu düşünüyor. Hakimin video kanıtlarını kamuya sunma kararı, belki de daha birçok insanın sesi olabilecek durumların açıklığa kavuşmasına vesile olacaktır. Gisele Pelicot’un verdiği mücadele, sadece kendi davasında değil, genel anlamda kadın hakları mücadelesinde de önemli bir adım teşkil ediyor.