Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayisinde gerçekleştirdiği atılımlar, yalnızca bölgesel değil, global ölçekte de büyük bir dikkat çekmektedir. Bu süreçte, yerli ve milli teknolojilerle üretilen insansız hava araçları (İHA ve SİHA) Türk savunma sanayisinin başarısı açısından oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye, bu alandaki yatırımları ve geliştirmeleri sayesinde dünya genelindeki savunma sanayisi pazarında dikkat çeken bir konuma ulaşmıştır.
Türkiye’nin geliştirdiği ANKA-III insansız savaş uçağı, bu dikkate değer projeler arasında özel bir yere sahip. Yunanistan’da yayımlanan bazı medya haberlerine göre, ANKA-III’ün gelişimi, Yunan hükümetinin ve askeri yetkililerinin endişelerine yol açmış durumda. Yunan basınında yer alan iddialara göre, Türkiye’nin bu yeni güçle birlikte Ege Denizi’nde Atina’ya yönelik stratejik baskı kurmak istediği ileri sürülmektedir. Bu durum, Türkiye’nin ilerleyen dönemlerdeki askeri stratejilerinde önemli değişikliklere sebep olabileceği vurgulanıyor.
Haberlerde, Türkiye’nin füze, radar ve elektronik harp sistemleriyle donatılması planlanan yeni nesil insansız hava araçlarının Ege ve Doğu Akdeniz’deki savaş taktiklerini büyük ölçüde değiştireceği belirtilmiş. Ayrıca, Türkiye’nin ana hedefinin Ege Denizi’nde stratejik hakimiyet sağlamak olduğu iddia edilmiştir. Yunanistan’ın muhtemel bir Türk-Yunan askeri çatışması durumunda, Türk SİHA muharebe filoları tarafından Yunan karargah ve mühimmat depolarının hedef alınacağına yönelik endişeler dile getirilmektedir.
ANKA-III’ün ilk mühimmatlı uçuşu ve yetenekleri hakkında da detaylı bilgiler verilmiştir. ANKA-III, Türkiye’nin süpersonik saldırı uçağı geliştirme hedefinin bir parçası olarak tanıtılmaktadır. Yunan medyası, istihbarat, gözetleme ve keşif yeteneği olan ANKA-III’ün, hassas güdümlü mühimmat taşımakla kalmayıp, aynı zamanda elektronik harp operasyonlarını da yürütme kapasitesine sahip olduğunu belirtmektedir. Bu durum, muhtemelen yer istasyonları tarafından kontrol edilmesine rağmen, otonom bir şekilde uçabilme ve görevleri tamamlayabilme yeteneğine sahip olduğu anlamına gelmektedir.
Yunan basınında yapılan yorumlarda, Türkiye’nin bu ilerlemeleri sayesinde Yunan ve Rum tarafı üzerinde bir baskı unsuru oluşturacağı, dolayısıyla iki taraf arasında çözüm arayışlarının hızlanacağı ifadesine yer verilmiştir. Yunan haber kaynakları, “Türkler nereye gittiklerini biliyor” şeklinde bir değerlendirme ile durumu özetlemektedir. Bu tür yorumlar, bölgedeki askeri dengelerin yeniden şekillenebileceğinin bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin ANKA-III programı, yalnızca askeri bir proje olmanın ötesinde, uluslararası ilişkiler ve bölgesel güvenlik üzerinde etkili olacak bir gelişmedir. Hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın bu teknoloji ile ilgili attığı adımlar, gelecekteki askeri stratejilerin belirlenmesinde önemli etkenler olacaktır.