Olgun Yılmaz
Askeri havacılık alanında “Süper Filo” terimi, belirli uçak filolarının genişletilmiş kapasite ve operasyonel kabiliyetlerini ifade etmektedir. “Süper Filo” statüsündeki filolar, yalnızca savaş uçaklarının sayısını artırmakla kalmaz; aynı zamanda büyük lojistik gereksinimleri de beraberinde getirir. Bu durum, farklı filoların birleşerek daha etkili ve güçlü bir birim oluşturmasını sağlamaktadır. Süper Filolar, ABD’nin öncülüğünde stratejik bölgeleri ve müttefik ülkeleri koruyarak, ana karaya uzak operasyon alanlarını da destekleyen ileri üsler işlevi görmektedir.
Örneğin, ABD Hava Kuvvetleri’nin 71. Avcı Filosu, 94. Avcı Filosu’nun F-22A filosuna dönüşmesi ile birlikte 94. filodaki F-15 uçaklarını da bünyesine katarak neredeyse kapasitesini iki katına çıkararak önemli bir gelişim kaydetmiştir. Geleneksel bir F-15 filosunda, genellikle 18 ila 24 adet savaş uçağı yer alırken, yedek olarak fazladan uçaklar da bulundurulmaktadır. Langley Hava Kuvvetleri Üssü’nden yapılan açıklamaya göre, 71. Filo şu anda 45 adet savaş uçağının bakımını ve operasyonlarını yönetmektedir. Ancak, bu tür bir yüksek kapasite sunmak beraberinde bazı zorlukları da getirmektedir. Özellikle, 71. Uçak Bakım Birimi, uçakların uçuşa her daim hazır durumda olmasını sağlamakta zorlanmaktadır.
Bu zorluklar üzerine, 71. AMU Sorumlu Subay Yardımcısı Mario Hernandez’ın basın duyurusunda yaptığı açıklamaları aktarmak mümkündür. Hernandez, “Bir uçağı yerde çok uzun süre tutamayız,” diyerek, 45 uçaklık bir filonun uçuş programında tutulması ve planlı bakımlarla dengeleyebilmenin zorluğuna dikkat çekmiştir. Bu noktada, çalışma ortamlarının stratejik ve etkili bir şekilde yönetilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır.
ABD Hava Kuvvetleri’nin bu alandaki Süper Filo Konsepti ile ilgili kapsamlı çalışmaları, bezpeklenen Defence Turk Dergisi’nin 21. sayısında detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Çalışmanın tamamı için [buraya](#) tıklayarak daha fazlasını okuyabilirsiniz.
ABD Hava Kuvvetleri’nin Teste Tutulan Yeni Muharip Filo Yapısı
ABD, süper filolarla gerçekleştirdiği testler aracılığıyla hava kuvvetlerinin stratejik hedeflere ulaşmasını sağlayacak yüksek standartları belirlemektedir. Süper filoların en belirgin özelliklerinden biri, normal filoların en az iki katı büyüklüğünde bir güç oluşturma kapasitesidir. Bu büyüklükteki filolar, etkili bir komuta ve kontrol altyapısına ihtiyaç duymaktadır. Bu durum, yeni sistemlerin entegrasyonu ve operasyonel etkinliğin test edilmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, bu filolarda görev yapan pilotların ve destek personelinin yüksek düzeyde eğitim almaları gerektiği unutulmamalıdır. Eğitim programlarının etkinliğinin yanı sıra, personelin performansı da bu teste dâhildir.
“Süper Filo” testi, ABD Hava Kuvvetleri’nin Pasifik Hava Kuvvetleri (PACAF) sorumluluk alanındaki son gelişmeleri kapsayan bir hamledir. Komutanlık, geçtiğimiz yıl 2030 Stratejisi’ni yayınlayarak çeşitli kriz senaryolarına hızla yanıt verme gerekliliğini vurgulamıştır. Bu çerçevede, Hint-Pasifik bölgesindeki üslerin erişilebilirliğinin artırılması, genişletilmesi ve Çevik Muharebe İstihdamı (Agile Combat Employment – ACE) operasyonlarının hâkimiyet kazanması hedeflenmektedir. PACAF, talep üzerine doğal afetlere ve insani krizlere hızlı müdahale kapasitesini olumlu etkileyen mevcut üslenme pozisyonu üzerinde de durmuştur.
Filoların büyüklüğü hakkında detay verilmemiş olsa da, testler, mevcut 18-24 uçak sayısının artırılmasına ve mevcut kuvvet çarpanının yükseltilmesine yönelik bir eğilim göstermektedir. Örneğin, USAF’ın 35. Avcı Kanadı, 13. ve 14. Avcı Filolarına ev sahipliği yapmaktadır. Misawa Hava Üssü, toplamda 36 adet F-16C/D’yi 48 adet F-35A ile değiştirirken, SEAD (Düşman Hava Savunmasının Bastırılması) görevlerini 5. nesil uçaklarla sürdüreceğini duyurmuştur. Bunun yanı sıra, bazı filoların küçültüldüğü de gözlemlenmektedir. Örneğin, Kadena Hava Üssü, 18. Kanat’ın 44. ve 67. Avcı Filolarına ev sahipliği yaparak 48 adet F-15C/D savaş uçağını 36 adet F-15EX Eagle II ile değiştirme hazırlığındadır.
Bu gelişmeler, askeri havacılığın evrimi ve ABD’nin bölgesel güç dengeleri üzerindeki stratejik etkilerini dolaylı olarak ortaya koymaktadır. Hava gücünün sürekliliği ve etkinliği, dünya genelinde askeri stratejilerin şekillendiği bu belirsiz zamanlarda büyük bir öneme sahip olmaktadır.
