Dünyanın gündemindeki en önemli konuların başında düzensiz göç yer almaktadır. Bu durum, sadece Orta Doğu’daki büyük göç kriziyle sınırlı kalmayıp, Afrika ve Orta Amerika gibi farklı bölgelerde de benzer krizlere yol açmaktadır. Özellikle Meksika-ABD sınırı, düzensiz göçün en belirgin şekilde gözlemlenen noktalarından biri haline gelmiştir.
ABD’ye geçme hayaliyle yola çıkan birçok göçmen, Meksika’nın Tapachula kentinden geçerek sınırlarına doğru yürüyüşlerine devam etmektedir. Bu uzun ve zorlu yolculuğa sadece Güney Amerikalılar katılmamakta, dünya genelindeki çeşitli mahrumiyet bölgelerinden ayrılarak ABD’ye ulaşmaya çalışan diğer göçmenler de yer almaktadır. Göçmenler, kendilerine ait imkanlarla sınıra ulaşmaya çalışırken, nehirleri aşarak ABD tarafına geçiyorlar.
Bu aşamada, göçmenler Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Gümrük ve Sınır Koruma Servisi’ne ait randevularına ulaşabilmek için Meksika Göçmenlik Dairesi’nden işlem görmeyi beklemektedirler. Göçmenlik sürecinin karmaşık yapısı ve uzun bekleyişler, bu insanların umut dolu yolculuklarını daha da zorlaştırmaktadır.
Donald Trump’ın 20 Ocak’ta başlayacak ikinci başkanlık dönemi, bu umut yolculuğu açısından da büyük önem taşımaktadır. Göçmen politikalarındaki sert tutumu ve karşıt görüşleri ile bilinen Trump, daha önceki başkanlık döneminde Meksika sınırına dev bariyerler kurarak, ABD’ye girmek isteyen göçmenlerin girişini zorlaştırmıştır. Ancak, Trump’ın yeniden göreve başlamasından önce, ABD’ye giriş yapmak isteyen göçmenlerin yürüyüşlerinde bir hız artışı gözlemlenmektedir.
Bu gelişmeler ışığında, yemin töreni öncesinde ABD sınırında ciddi bir yoğunluk beklenmektedir. Göçmenlerin sayısındaki artış ve bu insanların yaşadığı zorluklar, uluslararası toplumu düşündürmeye devam etmektedir. Sınırda yaşanan bu durum, göçmen politikasının ne yönde gelişecektir sorusunu da beraberinde getirmektedir. İnsanlar, daha iyi bir yaşam umuduyla yola çıkarak, zorlu koşullara rağmen sınırları aşmaya çalışmaktadır.
Bu bağlamda, devletlerin tutumlarının yanı sıra, uluslararası işbirlikleri ve göçmenlerin haklarının korunması gibi konuların da önemli olduğu görülmektedir. Düzensiz göç, sadece bir ülkenin değil, global bir sorun olarak ele alınmalıdır. Farklı bölgelerde yaşanan krizler ve bu krizlerin yol açtığı insan hakları ihlalleri, dünya çapında tartışılması gereken konular arasında yer almaktadır. Yukarıda bahsedilen durumlar, göçmenlerin umut dolu yolculuklarının arka planında yatan karmaşık dinamikleri ve uluslararası siyasetin bu konudaki rolünü açıkça ortaya koymaktadır.