Son yıllarda ABD ve Çin arasında artan gerilim, teknoloji sektöründe çip üretimi ve tedarik zincirlerini etkilemeye başladı. İki ülke, mikroçipler, yarı iletkenler ve ileri teknoloji ürünleri gibi kritik alanlardaki üstünlüklerini sağlamak için rekabet içindeler. Çin, baskılara rağmen yonga teknolojilerinde ilerleme kaydetmiş olsa da ABD, Çinli firmalara olan baskısını artırmıştır. Bu bağlamda, ABD, Huawei’ye çip satışı için verilen bazı ihracat lisanslarını iptal etmiş ve Intel ile Qualcomm’un Çinli şirkete çip satmasını yasaklamıştır.
Huawei, 2019 yılında ABD’nin ticaret kara listesine dahil edilmiş ve Çinli teknoloji devine 5G çipleri de dahil olmak üzere teknoloji satışı yasaklanmıştı. Ancak şirket, Çinli SMIC tarafından üretilen 7nm sürecinde geliştirilen ve 5G yeteneğine sahip Kirin 9000 ve 9010 yongalarını kullanmaktadır. Bu durumda, Qualcomm yasağından pek etkilenmeyeceği düşünülmektedir. Fakat Intel’in Huawei’ye çip satamayacak olması, şirketin dizüstü bilgisayar satışlarını etkileyebilir. Huawei’nin Intel’den çip alamayacak olması, şirketin MateBook serisinin dünya çapındaki satışlarını olumsuz etkileyebilir.
ABD, Huawei ile Intel arasındaki iş birliğinden de rahatsızlık duymaktadır. Huawei, geçtiğimiz ay Intel’in üst düzey yapay zekalı Core Ultra 9 çipini kullandığı MateBook X Pro dizüstü bilgisayarını tanıtmıştı. Ancak bu durum, ABD’li yetkililerin tepkisine neden olmuştu. Bu gelişmeler, ABD ve Çin arasındaki teknoloji savaşının çip üretimi ve tedarik zincirlerine olan etkilerini göstermektedir. Her iki ülke de kendi teknolojilerini ve güvenliklerini korumak için sıkı önlemler almaktadır.
ABD’nin Huawei’ye yönelik yeni yaptırımları, teknoloji sektöründe dengeleri değiştirebilir. Çin’in çip üretimi ve teknoloji alanındaki hızlı ilerleyişi, ABD’yi tedirgin etmiş ve buna karşılık olarak yaptırımları artırmıştır. Huawei, çip tedarik zincirindeki aksamalar nedeniyle sıkıntılar yaşayabilirken, ABD firmaları da bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Bu gelişmeler, teknoloji sektöründe güç dengelerinin sürekli değiştiğini ve uluslararası ilişkilerin bu alanda da belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır.