Kabine, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında ekonomi, politika, dış politika ve güvenlik gibi hayati konularla ilgili önemli bir toplantı gerçekleştirdi. Yaklaşık 4 saat süren Kabine toplantısının ardından Erdoğan basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Erdoğan’ın açıklamalarından önemli noktalar:
“Kabine olarak içeride ve dışarıda yoğun bir gündemle ülkemize hizmet etme sürecimizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Eğilmeden, bükülmeden ve zorbalıklar karşısında asla geri adım atmadan milletimizin haklarını savunmaya devam ediyoruz. 11-13 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen 4. Antalya Diplomasi Forumu, Türk dış politikasının gücünü değerlendirmek açısından yeni bir fırsat sundu. Bu foruma, 21’i devlet ve hükümet başkanı olmak üzere 155 ülkeden 6 binden fazla katılımcı iştirak etti. Forum boyunca eğitim, iklim krizi ve çok kutupluluk gibi birçok önemli konu, alanında yetkin isimler tarafından tartışıldı.
“FİLİSTİN HALKININ YANINDA OLDUĞUMUZU DÜNYAYA İLAN ETTİK”
Ülkemizin zulüm karşısındaki vicdanlı duruşunu sergilemek son derece önemli bir konuydu. Türkiye’nin Suriye ve Gazze gibi bölgesel meselelerdeki net tutumunu ortaya koyduk. Filistin halkının yanında olduğumuzu tüm dünyaya duyurduk. Suriye’deki çıkarlarımızı koruma konusunda tereddüt göstermeyeceğimizi tekrar vurguladık. Rusya-Ukrayna savaşı için de bu çatışmanın bir an evvel son bulması adına üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz.
Dünya genelinde 155 ülkeden 6 binin üzerinde katılımcının yer aldığı bu uluslararası etkinliği büyük bir başarıyla gerçekleştirdik. Aylar süren titiz hazırlık ve emek sonucunda elde ettiğimiz bu başarıdan dolayı Dışişleri Bakanlığımızı ve foruma destek veren tüm kuruluşları tebrik ediyorum. Türkiye olarak adaleti, barışı ve diplomatik yaklaşımı her zaman öncelikli hedef olarak belirlemeye devam edeceğiz. 10 Nisan tarihinde, Endonezya Cumhurbaşkanı ve heyetini ülkemizde ağırladık. 4 asırdan fazla süregelen dostluk bağlarımızın olduğu Endonezya ile ilişkilerimizin her alanda genişlemesinden gurur duyuyoruz. Savunma sanayi, müteahhitlik, sağlık ve gıda sektörlerinde kuracağımız yeni ortaklıklarla bu hedefe ulaşmayı umuyoruz.
“ORTA DOĞU’DAKİ HER SORUN BİZİ İLGİLENDİRİYOR”
Orta Doğu’daki her gelişme, kriz ve sorunlar doğrudan ülkemizi, milletimizi, ekonomimizi ve güvenliğimizi ilgilendiriyor. Girişimci, proaktif ve cesur bir anlayışla olayları analiz edip politikalarımızı güncellemeye mecburuz. Bu konuda güçlü bir kurumsal yapıya sahibiz. Dışişleri teşkilatımız, bugün 260’tan fazla temsilciliği ile dünyanın en geniş diplomatik ağları arasında yer almakta.
TİKA, AFAD, Kızılay, THY, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Türkiye Maarif Vakfı gibi kuruluşlarımız çeşitli önemli projelere imza atıyor. Askeri mevcudiyetimizi genişletirken savunma sanayi ürünlerimiz birçok ülke tarafından kullanılmaya başlandı. Türkiye’nin sert ve yumuşak güç unsurları, dış politikamızda daha önce hiç olmadığı kadar etkin bir rol oynamaktadır. Cumhurbaşkanlığı sisteminin sağladığı avantajları kullanarak bölgedeki olumlu değişim için yoğun bir çaba içindeyiz.
“MUHALEFET MANDACILIK HASTALIĞINDAN KURTULAMIYOR”
Muhalefet, yolsuzluk soruşturmalarını örtbas etmek için Batı’ya ve Batılı medya kuruluşlarına yalvarırken, biz Türkiye’nin itibarını uluslararası düzeyde artırmaya çabalıyoruz. Mandacılık hastalığından kurtulamayan ana muhalefetin, bizim duruşumuzu ve Türkiye’nin ulaştığı noktayı anlaması mümkün değildir. Onlar, bırakın dünyayı okumayı, etraflarındaki durumu bile kavramaktan acizler. Ülkemizde yaşanan değişimi anlamaları imkansız. Batı karşısında mahçup ve mağlup bir tutum sergileyen muhalefet, kendi devletine karşı mağrur bir karakter sergileyerek zihinsel bir çıkmaza girmiş durumdadır.
“TÜRKİYE SINIRLARI ZORLANACAK BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Türkiye, çok kutuplu dünyada bir kutup başı olarak etki alanını giderek artırmaktadır. Yeniden şekillenen küresel sistemde Türkiye, hak ettiği yeri mutlaka alacaktır. Türkiye, sulh ve sükunun tarafındadır. Her komşusu, dostu ve kardeşi için güvenilir bir ülkedir. Ayrıca, Türkiye, sınırları zorlanacak, dostluk ya da düşmanlık test edilecek bir ülke değildir. İstiklal ve istikbalimiz adına gerekirse canımızı veririz ama asla zalim karşısında diz çökme durumunda olmayız.
“SURİYE’NİN İSTİKRARA KAVUŞMASINA KİM ENGEL OLURSA KARŞISINDA BİZİ BULUR”
Kışkırtmalara karşı serinkanlı duruşumuz asla bir zafiyet olarak algılanmamalıdır. Suriye’ye dair Türkiye’nin sabrını sınamak yerine devlet gibi hareket etmek gerekmektedir. Suriye’nin kalıcı huzur ve istikrara kavuşmasına kim engel olursa, açıkça belirtmek gerekirse, o kişi Suriye hükümetiyle beraber bizi de karşısında bulacaktır. Terör koridorlarının Suriye’nin parçalanmasına izin vermediğimiz gibi bu ülkenin bölünmesine de asla müsaade etmeyeceğiz. Suriye’de 8 Aralık öncesinde bir geri dönüş artık söz konusu değildir. 8 Aralık devrimi ile bu ülkede yeni bir dönem başlamıştır. Suriye huzura ve istikrara kavuştukça, bunun kazananı bölgedeki tüm halklar olacaktır. Türkiye, bu sürecin başarıya ulaşması adına elinden geleni yapacaktır. Gazze’deki kardeşlerimizin özgürce yaşamaları için her türlü desteği vereceğiz.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ZİRAİ DON
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz. ‘Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık öldüğünde o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız.’ İnsanlığın, atalarından devraldığı tabiatı, hava, su ve toprağı hoyratça kullanmanın faturasını ödediği günlerdeyiz. Kuraklık, sel, dolu ve zirai don gibi meteorolojik olaylarla iklim değişikliği kendini göstermektedir.
“HER TÜRLÜ MANİPÜLASYONA BAŞVURDULAR”
Tarımsal üretim, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Hava sıcaklığındaki ani düşüşler nedeniyle ülkemizin bazı bölgelerinde don, kar yağışı ve dolu olayları yaşandı, bazı yerlerde termometreler eksi 17 dereceyi gösterdi. Bu vesileyle tüm üreticilerimize ve çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tarım ve Orman Bakanlığımız, süreci sürekli olarak takip etmiştir. Her felaketi fırsata dönüştürmek isteyen kötü niyetli zihniyet burada boş durmadı. Hasar tespit çalışmaları tamamlanmadan millete korku salma konusunda her türlü manipülasyona başvurdular.
“GIDA ARZINI OLUMSUZ ETKİLEYECEK BİR RİSK YOK”
Yurt dışına bağımlılığımızı gündeme getirmeye çalıştılar. Tarım Bakanlığımız, karşı karşıya olduğumuz ilk tabloyu ortaya koymuştur. Stratejik öneme sahip olan hububat, baklagiller ve yağlı tohumlar gibi tarım ürünlerinin yurt içinde gıda arzında ciddi bir risk bulunmamaktadır, elhamdülillah. Ancak sıcaklıkların etkisi ile bazı meyve çeşitlerinde sorun yaşanmaktadır. Kayısı, üzüm, elma, şeftali ve nektarin gibi meyve gruplarında farklı derecelerde hasar meydana geldiğini görüyoruz. Hasar tespit çalışmalarının ardından durum daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Tarım ve Orman Bakanlığımız gerekli adımları atmaktadır. Bu durum, Tarsim’in önemini bir kez daha hatırlatmaktadır.
Ayrıntılar geliyor…