Donald Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde yeniden başkan seçilmesinin yankıları sürüyor. 5 Kasım 2024’te gerçekleştirilen başkanlık seçiminde Trump’ın zaferi sonrası, Washington yönetiminin farklı alanlardaki politikalarında ne gibi değişiklikler olacağı tartışılmaya devam ediyor. Bu tartışmaların merkezinde yer alan konulardan biri ise iklim politikalarıdır.
Trump’ın, 2017-2021 yılları arasındaki ilk başkanlık dönemi, iklim düzenlemelerine karşı çıkması ve ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekmesiyle hatırlanıyor. İlk döneminde temiz enerji politikalarına duyduğu olumsuz bakış açısıyla bilinen Trump, bu tutumunu yeniden sürdürmesi bekleniyor. Başkanlık seçimlerinin hemen ardından Azerbaycan’da düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’na (COP29) mevcut Başkan Joe Biden’ın müzakerecileri katılmakta, ancak bu görüşmeler Trump yönetimi için bağlayıcı olmayacaktır.
Uluslararası çevre politikaları danışmanı Dr. Onur Kolçak, Trump’ın iklim politikalarının potansiyel küresel etkilerini yorumlayarak, 2021’deki COP26’dan bu yana fosil yakıtlardan tamamen vazgeçilemeyeceği ancak yenilenebilir enerji yatırımlarına devam edilmesi gerektiği yönünde bir algının oluştuğunu ifade etmiştir. Kolçak, Trump’ın başa gelmesinin en belirgin etkilerinden birinin ABD’nin enerji üretimi yarışına katılması olacağını ve bunun fosil yakıt ve petrol üreten şirketler üzerinde büyük baskı yaratacağını belirtmiştir. Bu durum, Soğuk Savaş dönemindeki silahlanma yarışına benzer bir fosil yakıt üretim yarışı yaratabilir.
Ayrıca, Kolçak, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Amerika’nın Avrupa üzerindeki yakıt hegemonyasını kırma çabaları açısından önemli bir fırsat sunduğunu, bu durumun Avrupa’nın yenilenebilir enerji hedeflerinden uzaklaşmasına yol açabileceğini bilhassa vurgulamıştır. Kolçak, genç seçmenlerin çevre duyarlılığının arttığını, bu durumun pek çok politikacı ve ülkenin çevre politikalarını etkilemesine rağmen, sanayi ve ekonomik boyutlarda ciddi adımlar atılamadığını aktarmıştır.
Trump’ın başkanlık sürecinde iklim değişikliğiyle mücadele adına gerçekleştirilen planların uygulanamadığını hatırlatan Kolçak, mücadelede burada belli bir ciddiyetin gösterilmediği sürece Avrupa’daki çözüm odaklı yaklaşımların etkisiz kalacağını belirtmiştir. Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çıkma niyetinin net olduğunu ifade eden Kolçak, global düzeyde iklim mücadele için atılacak adımların geri adım atılması anlamına geleceğini ifade etmiştir.
İstanbul Portföy Makro Stratejisti Berk Dinçtürk, Trump’ın ulusalcı bir yaklaşım sergilediğini ve ABD’yi yeniden “muhteşem” yapmayı hedeflediğini vurgulayarak, bunun için gümrük vergilerini artırmayı, üretimi ABD içerisine çekmeyi ve vergisel avantajlar sunmayı planladığını belirtmiştir. Dinçtürk, Trump’ın küresel iklim krizine inanmadığını, bu yüzden yeşil enerjiye mesafeli olduğunu ve devlet sübvansiyonlarını sona erdireceğini aktarmıştır.
Dinçtürk, Trump’ın iklim krizi ile mücadelede kalıcı bir etki yaratamayacağına dikkat çekmiş, ABD’nin yavaşlayan Çin ekonomisine uygulayabileceği gümrük vergilerinin, fabrikaların daha az çalışmasına ve dolayısıyla hava kirliliğinin azalmasına yol açabileceğini öngörmüştür. Küresel anlamda yeşil enerji dönüşümünün ABD’de hız kesse bile, dünyanın geri kalanında devam edeceğini dile getirmiştir. Son olarak, petrol fiyatlarının kal