Türkiye’nin sağlık sistemi, son zamanlarda derin bir “ilaç krizi” ile sarsılmakta. Ülkemizin dört bir yanını kapsayan odası 19 eczacı, aralarında İstanbul, Ankara, Adana ve Bursa gibi büyük şehirlerin de bulunduğu bir iş birliğiyle, yaşanan bu dramı tüm kamuoyuna duyurmak amacıyla ortak bir açıklama yapma gereği duymuş. Eczacıların çaresizliği ve hastaların mağduriyeti, bu açıklamanın merkezinde yer almakta. “İlacın bulunabilirliğini sağlayın. Eczacıyı hastasıyla sahada ilaçsız bırakanlar için gereğini yapın” ifadeleri, esasında durumun aciliyetini ve derinliğini gözler önüne seriyor.
Bu hararetli çağrının altında yatan mesele, ın, Türkiye’de30 bin eczanede görev yapan eczacılar özveriyle yürüttükleri sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğiyle doğrudan ilişkilidir. Her bir eczacı, sağlık hizmetlerini vatandaşlara ulaştırmak için gecesini gündüzüne katmakta, ancak mevcut koşullarla karşılaştıkları zorluklar her geçen gün artmakta. Eczacılar, hastalarının ihtiyaç duyduğu ilaçları temin edebilmek için büyük bir çaba harcıyor; ancak sık sık karşılaştıkları tablo, yüreklere düşen bir yangın misali: “Depolarda ilaç yok.”Bireyler, ellerinde reçeteleriyle eczanelere geldiklerinde, umutla bekledikleri ilaçları bulamadan geri geri dönmekte. İlaç tedarik süreçleri arasında kaybolmuş, firmalar her türlü tedariği sağladığını iddia ederken, depolar ise maalesef bu ilaçların kendilerine ulaşmadığını belirtmekte. Böyle bir durumda, eczacı çaresizlik içerisinde iken, hasta vatandaş, gerekli tedaviye ulaşamadığı için bir felakete sürüklenmektedir
.Ve sorular art arda gelmekte: Gerçekten ilaçlar mı yok? Kamu otoritesinin bu sorunu görmezden gelmesi, eczacıların ve hastaların yalnızca kendi sorunlarıymış gibi bırakılmaları, adeta bir karamsar tablo çizmektedir. Eczacılar, mesleğin kutsallığı gereği bu durumu kabullenmemekte, kamunun bu sorunu ele alması için tekrar tekrar seslenmektedir. “İlaç yok” meselesi, yalnızca eczacıların ve hastaların kaderi olmamalı. Devletin, bir an önce bu insani krize göz atması ve gerekli tedbirleri alması beklenmektedir.Eczacıların seslenişleri, hem ekonomik tarafı hem de bireysel sağlık ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, kamu otoritesinin gereğini yapması için bir çağrıdır. Hastaların ilaçlara erişiminde yaşanan engellerin bir an evvel ortadan kaldırılması, sağlık sisteminin sağlıklı işleyişinin en temel şartıdır. Üretim sorunları ne olursa olsun, vatandaşların sağlık hakları ihlal edilmemeli, eczacılar yalnız bırakılmamalıdır.Sonuç olarak, sağlık alanında yaşanan bu derin kriz, sadece sektörün aktörlerini değil, tüm toplumu etkilemektedir. Eczacılar ve hasta vatandaşlar, umutsuzluğa mahkûm olamaz. Bu durumun son bulması için kamuoyuna düşen büyük bir sorumluluk bulunmaktadır; el birliğiyle harekete geçmek, sağlık sisteminin onurunu korumak adına atılacak adımlar, hayat kurtaracaktır.