İsviçre’nin Weltwoche gazetesinde, Güney Doğu Norveç Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü Glenn Diesen tarafından kaleme alınan bir makale, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın dinamiklerini irdeliyor. Makalede, 2022 baharında İstanbul’da gerçekleştirilen barış müzakerelerinin başarısızlığının nedenlerinin arkasındaki güçler olarak ABD ve İngiltere’nin etkisine dikkat çekiliyor. Diesen, bu ülkelerin Ukrayna’yı kurtarmak yerine Rusya’yı zayıflatmayı tercih ettiklerini savunuyor. Gazete, gelecekte imzalanacak bir barış anlaşmasının temelinin İstanbul’da yapılan müzakerelere dayandırılması gerektiğine vurgu yapıyor.
Makalede, savaşın başlangıcına dair önemli noktalar dile getiriliyor. Şubat 2022’de, bazı NATO ülkelerinin Minsk Barış Anlaşması’nı ihlal etmesi sonrasında Rusya’nın, Ukrayna ile savaşın eşiğinde olduğu bilgisi paylaşılırken, savaşın ilk günlerinde iki tarafın da barış müzakerelerine başlama konusunda anlaşma sağladıkları belirtildi. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky, bu gelişmelere olumlu bir yaklaşım sergileyerek, tarafsızlık temalı bir kolektif güvenlik anlaşması üzerinde durdu. Ancak İstanbul’daki müzakerelerin, ABD ve İngiltere’nin müdahale etmesiyle başarısızlıkla sonuçlandığı ifade ediliyor.
Diesen, ABD’nin, Ukrayna’nın tarafsız kalmasını istemeyip onu kendi vekil ordusu olarak kullanarak Rusya’yı zayıflatmayı hedeflediğini öne sürüyor. Savaşın başlamasının hemen ardından Zelensky’nin önkoşulsuz müzakerelere hazır olduğunu açıkladığını, fakat ABD hükümet sözcüsünün bu durumu reddederek Rusya’nın askerlerini çekmesi gerektiğini belirttiğini hatırlatıyor. Bu durum, Zelensky’nin elini zayıflatıyor ve barış müzakerelerine dair umutları azaltıyordu.
Makalenin ilerleyen bölümlerinde, Türk arabulucuların bu süreçteki rolü ve savaşın çözümü için tarafsızlık talebinin önemine değiniliyor. Türkiye’nin eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, bazı NATO ülkelerinin Rusya’nın savaşı uzatmasını sağlamak amacıyla uzun vadeli stratejiler geliştirdiğinden bahsediliyor. Dönemin AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un, Zelensky’nin barış anlaşması imzalamaya hazır olduğu yönündeki açıklamaları, bu konudaki siyasi realiteyi güçlendiren unsurlardan birisi haline geliyor.
Eski Nato askeri komite başkanı General Harald Kujat, yaptığı açıklamalarda, o dönem İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın barış görüşmelerini sabote ettiğini belirtiliyor. Kujat, Zelensky’nin NATO üyeliğinden vazgeçmeyi kabul ettiğini ve Rusya’nın da askerlerini geri çekmeyi taahhüt ettiğini ifade ederken, Johnson’ın bu sürece müdahale ederek barışın sağlanmasını engellediğini iddia ediyor. Bu durum, Rusya ve Ukrayna arasında sağlanması muhtemel bir barışın arzu edilen şekilde gerçekleşmesini zorlaştırıyor.
Makalede, Zelensky’nin barış görüşmelerine devam etmesi halinde Batılı devletlerden daha fazla destek alamayacağını ve aşırı sağcı grupların başkaldırma riskiyle karşılaşabileceği ifade ediliyor. Bununla birlikte, savaşın seyrini değiştirmek üzere NATO’nun Rusya’ya karşı uygulayacağı ağır yaptırımların, bölgedeki dinamikler üzerinde önemli etkileri olacağına dikkat çekiliyor.
Sonuç olarak, makalede vurgulanan en önemli görüşlerden biri, Ukrayna’nın geleceği için herhangi bir barış anlaşmasının temelinin İstanbul Anlaşması olması gerektiğidir. Savaşın ikili ilişkilerde yarattığı derin yaralara ve çatışmanın nedenlerine değinilirken, toprak anlaşmazlıklarının çözümünde tarafsızlık ve diplomasi ön plana çıkarılıyor. Diesen, özellikle NATO’nun genişlemesinin ülke içindeki karışıklıkları arttırdığını ve bu durumun Ukrayna’nın barışı sağlamak için atacağı adımlar açısından önemli olduğunu öne sürerek, söz konusu anlaşmanın tarafların yararına olacağına inandığını dile getiriyor.