Deşti Serhadyan, edebiyatı yalnızca bir uğraş değil, yaşam ve ölüm arasındaki en keskin sınırda yapılan bir pazarlık olarak tanımlıyor. Ona göre, yazı “ölümsüzlükle yapılan gizli bir anlaşma”dır. Edebiyat, hem bireysel hafızayı hem de toplumsal yaraları görünür kılmanın en güçlü yolu olarak öne çıkıyor.
Aşkın İkili Doğası
Serhadyan, aşkı “bazen bir atom bombası kadar yıkıcı, bazen de beyaz toprak kadar dingin” sözleriyle tanımlıyor. Bu ifade, bireysel duygularla toplumsal deneyimlerin nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Aşkın hem yaratıcı hem de yıkıcı bir güç olduğunu vurgulayan yazar, bu ikili doğanın edebiyatındaki derin etkisini ortaya koyuyor.
Meyyam Figürü: Bireysel ve Toplumsal
Yazarın eserlerinde öne çıkan Meyyam karakteri, yalnızca bir aşk figürü değil; aynı zamanda şarap, acı ve toplumun kolektif yaralarını temsil eden bir metafor. Serhadyan, bireysel bir hikâyeyi toplumsal bir simgeye dönüştürerek edebiyatın yalnızca bireyin değil, bir halkın da hafızası olabileceğini hatırlatıyor.
Sokak Dili ve Şiir
Serhadyan’ın üslubunda dikkat çeken bir diğer özellik, sokak argosuyla şiirsel ifadeyi bir araya getirmesi. “Diyarbakır’ın dar sokakları da, Paris’in kafeleri de aynı satırda bir araya gelebilir,” diyor. Her kelimenin bir enstrüman gibi olduğunu belirten yazar, bu kelimelerin birlikte çaldıklarında insanın ruhunu ve yarasını ortaya çıkardığını ifade ediyor.
Mekânın Önemi
Söyleşide, mekânların Serhadyan’ın hayatındaki özel yerinden de bahsediliyor. Diyarbakır, Batman ve İstanbul, onun için sadece şehirler değil, aynı zamanda kimliğin ve belleğin aynaları. Özellikle 23 Mart tarihi, annesinin gözyaşıyla özdeşleşmiş bir kırılma anı olarak eserlerinde sık sık yankılanıyor. Bu durum, bireysel tarih ile toplumsal tarih arasındaki geçişleri daha da görünür kılıyor.
Edebiyatın Direniş Biçimi
Serhadyan, edebiyatı yalnızca kişisel bir ifade biçimi olarak görmüyor; aynı zamanda bir direniş alanı olarak değerlendiriyor. Unutmaya ve unutturulmaya karşı yazının kendisini bir savunma hattı olarak gördüğünü belirtiyor. Yazılarının “yarayı görünür kılmak ve iyileştirmek” amacı taşıdığını dile getiriyor.
Deşti Serhadyan’ın düşünceleri, edebiyatın derinliklerine inen ve bireysel ile toplumsal arasındaki bağları güçlendiren bir perspektif sunuyor. Aşkın karmaşıklığı, mekânların önemi ve edebiyatın direniş gücü, onun eserlerinde ve söylemlerinde belirgin bir şekilde kendini gösteriyor.