Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Türkiye’nin savunma sanayisinde yaşanan dönüşümü ve 2004 yılından itibaren elde edilen başarıları aktardı.
Görgün, İbn Haldun Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi işbirliği ile “Yarınki Türkiye” teması çerçevesinde düzenlenen TercihFest 2025 etkinliğinde gençlerin karşısına çıktı.
Türkiye’nin savunma sanayisindeki ilerlemeye vurgu yapan Görgün, “Cumhuriyet’in ilk yıllarında, yeni kurulan yapıların yanında çeşitli atılımlar gerçekleştirilmekteydi. Fabrikalar ve üretim tesisleri hızla kurulmaya başlandı.” ifadelerini kullandı.
1950’li yıllara kadar süren sürecin, üretilen mühimmatın ihracatının başlaması ile dikkat çektiğini belirten Görgün, “O dönemlerde, zaten yapılmış ürünlerin tercih edilmesi, bizi geri bıraktı. Hazır alınması ve daha düşük maliyetli çözüm önerileri sıkça öne çıktı.” açıklamasında bulundu.
“Doğrudan alımlar ile başlayan bu sürecin ardından, ortak üretim, ortak tasarım ve yerli üretim aşamalarına kadar önemli bir mesafe kat ettik.” diyerek, yürütülen çalışmaların neticesini vurguladı.
1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı’nda Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu silahları kullanma sıkıntısıyla karşılaştığını ifade eden Görgün, bu durum sonrası yerli ve milli askeri teçhizat üretimi yönünde karar verildiğini söyledi. ASELSAN, ASPİLSAN ve HAVELSAN gibi kuruluşların 1982’ye kadar farklı alanlarda faaliyet göstermeye başladığını belirtti.
1985’i kritik bir dönüm noktası olarak tanımlayan Görgün, Savunma sanayii Geliştirme ve Destekleme Başkanlığı’nın kurulmasının ardından özellikle 2004 yılında Cumhurbaşkanının yerli ve milli üretim konusundaki direktiflerini açıkça duyurmasının, sektördeki gelişmelerin ardında yatan sebeplerden biri olduğunu belirtti.
Görgün, Türkiye’nin savunma sanayisinde yerlilik oranının 2004 yılında yalnızca yüzde 20 seviyesinde olduğunu, bugün bu oranın yüzde 83’e, bazı ürünlerde ise yüzde 90’lara kadar çıktığını açıkladı.
Savunma sanayisi ekosistemini tanımlayan Görgün, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na bağlı şirketlerin yanı sıra özel sektör firmalarının da güçlü altyapılarıyla sektöre katkıda bulunduğunu ifade etti. Baykar, BMC, Otokar ve FNSS gibi firmalarla birlikte birçok tersanenin üretim gerçekleştirdiğini aktardı.
Ayrıca, Türkiye’deki enstitülerin, üniversitelerin, teknoparkların ve araştırma merkezlerinin bu ekosistemin önemli parçaları olduğunu vurgulayan Görgün, bu yapılarla birlikte yenilikçi teknolojilerin ve ürünlerin geliştirilmesi için var güçleriyle çalıştığını belirtti.
Görgün, sektör içerisindeki tüm paydaşlara yetenekleri doğrultusunda sorumluluklar vererek, büyük projelerden küçük projelere kadar geniş bir yelpazede işbirliği sağladıklarını ifade etti.
SİPER projesinde 750 farklı yapı, şirket, enstitü ve araştırma grubunun bulunduğunu belirten Görgün, “Bu yapılar arasında KOBİ’ler, üniversiteler ve araştırma enstitüleri bulunmakta. Savunma Sanayii Başkanlığı, sahip olduğu veriler sayesinde tüm yetenekleri analiz ederek projelerin nasıl sürdürüleceğini planlıyor.” dedi.
Görgün, “Savunma sanayisinde çalışanların yaş ortalaması Türkiye’de 34 olarak kaydedilmiştir. İlerleyen ülkelerde bu yaş ortalaması genellikle 54-55 civarındadır. Türkiye’de savunma sanayi alanında her meslek grubundan personele ihtiyaç duyulmakta.” sözleriyle önemli bir noktaya dikkat çekti.
Son olarak, sektörün yaklaşık 20 milyar dolarlık bir cirosu olduğuna ve yürütülen projelerin hacminin 100 milyar doları aştığına değinen Görgün, Türkiye’nin savunma sanayisinde gelinen noktanın dünya genelinde takdirle karşılandığını belirtti.