Antalya’nın Serik ilçesine bağlı Yanköy’de yer alan Sillyon Antik Kenti ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Antalya’nın Serik ilçesine 15 km uzaklıkta, Aspendos ile Perge arasında bulunan Sillyon Antik Kenti’nde 2020 yılında başlayan kazı ve restorasyon çalışmaları Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Taşkıran başkanlığında aralıksız devam ederken antik kentin çok katmanlı yapısı da bütün yönleriyle ortaya çıkıyor.
“Geleceğe Miras” projesi kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün desteğiyle sürdürülen çalışmaların hem kültürel mirası korumak hem de bölge turizminin çeşitlenmesi açısından oldukça önemli olduğu ifade ediliyor.
Yurt içi ve yurt dışından yaklaşık 50 uzmanla yürütülen çalışmalara yalnızca arkeologlar değil; jeoarkeoloji, zooloji, paleoarkeoloji, jeofizik ve jeoloji alanlarından da araştırmacılar katılıyor. Bu sayede çalışmalar klasik arkeolojinin ötesine geçerek tarihe çok yönlü bir bakış açısıyla bakabilmemizi sağlıyor.
Doç. Dr. Taşkıran, adeta bir açık hava laboratuvarına dönüşmüş olan Sillyon’daki çalışmalarla ilgili olarak şunları aktarıyor:
“2020 yılından bu yana sürdürdüğümüz kazılarla bu kenti hak ettiği yere konumlandırmak için çalışıyoruz. Sillyon, bölgenin en önemli antik kentlerinden, burada Milattan önce 4 binlere ait yerleşim izlerine rastlıyoruz. Bu kent, Hitit kaynaklarında da yer alıyor. Duvar yazıları, klasik dönem savunma sistemleri, Hellenistik kulesi, Roma stadyumu, Bizans kalesi ve Selçuklu mescidi ile birçok dönemin izlerini taşımakta. Sarp kayalıklı bir tepenin üzerinde kurulduğu için surlarla kuşatmaya gerek duyulmamış. Eğimin en az olduğu batı ve güneybatı bölümlerindeki surlar, kuleler ve siperler ise özenli bir taş işçiliği ve büyük teknik uzmanlık sergilemekte.
İlk başlarda yaptığımız yüzey araştırmalarıyla çeşitli bilimsel çalışmalar yürüttük. Kentin çevre düzenlemesi ve korunmasına yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Kentin endemik ve jeolojik yapısıyla ilgili yürüttüğümüz çeşitli çalışmalar da var. Tüm bu çalışmalarla Sillyon’u ve etrafında çeşitlenen kültürü anlamaya, tanıtmaya, belgelemeye ve bilim dünyasıyla paylaşmaya çalışıyoruz. Bu yapının bütün detaylarla korunmuş olması, onu döneminin en canlı örneği yapıyor. Farklı dönemlerde eklenmiş yazıtlar, heykel kaideleri, kutsal alanlar ve kent kapıları, Sillyon’un, tarihin her evresine tanıklık eden canlı bir arşiv olduğunu kanıtlıyor.”
CADDE
Sillyon Antik Kenti yakın zamanda ortaya çıkarılan ve adeta bir zaman tüneli olan caddesiyle ilgi topluyor. Yaklaşık bir kilometre uzunluğunda ve 4 ila 10 metre genişliğindeki cadde, kentin kurulduğu ilk dönemden Osmanlı’nın son dönemine kadar kesintisiz kullanılmış. Bugün burada yürüyen bir ziyaretçi, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini adım adım takip edebiliyor.
Taşkıran, caddenin kentin güvenlik sisteminin bir parçası olarak tasarlandığını belirtiyor. Cadde, hem stratejik bir rota hem de kentin ticari ve sosyal yaşamının kalbi olmuş. Zemin döşemesi orijinal özelliğini büyük ölçüde koruyan caddede yürüdüğünüzde Osmanlı Camisi, hala akan bir Osmanlı çeşmesi, Roma Oda Mezarı, Anadolu Selçuklu dönemine ait mezar grupları, kutsal alanlar, yazıtlar, heykel kaideleri, kent kapıları ve dönemsel izler görebilirsiniz. Anadolu’nun kültürel mirasını bütün canlılığıyla bir araya getiren cadde, tarihin adeta bir kavşak noktası. Tarih kendini bütün canlılığıyla bu caddede gösteriyor.:
MEZARLAR
Caddenin en ilgi çekici unsurlarından biri, nekropolis alanı. Yaklaşık 300 metrelik bir hat boyunca sağlı sollu yerleştirilmiş mezarlar, kentin binlerce yıllık defin kültürünü ortaya koyuyor. Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait mezarların yanı sıra, Anadolu Selçuklu döneminden kalma 220 mezar da tespit edilmiş. Bu durum, caddenin yalnızca bir geçiş güzergâhı değil, aynı zamanda dini ve sosyal ritüellerin de merkezi olduğunu gösteriyor.
2025 yılı kazı sezonunda bölgede Roma dönemine ait dört mezar gün yüzüne çıkarıldı. Kare planlı oda tipi olarak tanımlanan mezarlardan çıkarılan buluntular arasında yüzük, küpe, saç tokası, pişmiş toprak kaplar, cam objeler, figürler ve sikkeler yer alıyor. Özellikle sikkeler, mezarların tarihlendirilmesinde belirleyici olup Milattan sonra 2. Yüzyıl sonlarına işaret ediyor.
Bir diğer bulgu, Roma mezarlarının bulunduğu alanın Türk-İslam döneminde kabristana dönüştürülmüş olması. 13. ve 15. Yüzyıllar arasına tarihlenen mezarlar, kalede görev yapan askerler ve ailelerine ait. Bu durum, Selçuklu ve Beylikler döneminde Sillyon’un stratejik önemini ve sürekli yerleşim gördüğünü belgeleyen güçlü bir kanıt niteliği taşıyor. Dikkati çeken bir diğer nokta, bu mezarların mimarisinde Orta Asya’dan taşınan Türk geleneklerinin izlerinin görülmesi oldu.
STADYUM
Roma dönemine ait olan stadyum 254 metre uzunluğunda ve 48 metre genişliğindedir. Taşkıran, 10 bin kişilik kapasiteye sahip tarihi yapının hem kapasitesi hem şekli hem de ölçüsüyle bölge stadyumları arasında ön plana çıktığını dile getirerek antik dönemde burada spor müsabakaları, yarışmalar ve festivallerin yapıldığını anlattı.
“Sillyon, bugün bile denizden ve karadan bölgeye hakim olan tek nokta. Sillyon’nun tepesine çıktığınızda Side’den Kemer’e kadar bütün deniz trafiğine hakim oluyorsunuz. Stadyum da tam bu manzaraya hakim olacak şekilde yapılmış. Stadyum noktasından bakıldığında Perge Antik Kenti‘ni, Kadriye-Belek turizm bölgelerini, havaalanını görebiliyoruz. Antik dönemde de bu böyleydi. Bu konumundan dolayı da muhtemelen burası bir panayır ve festival alanı gibi kurgulanmış.”
Stadyumun inşasına Milattan önce 1. Yüzyılda başlandığı ve Milattan sonra 5. yüzyıla kadar kullanılmış olduğu ve Sillyon’a yapılan bir saldırı sırasında tahrip edildiği tespit edildi.
HAMAM
Devam eden kazılarda Roma ve Beylikler döneminde kullanılan bir hamam ortaya çıkarıldı. Milattan sonra 2. yüzyılda inşa edilip Milattan sonra 3. yüzyılda genişletilerek büyük bir tesis haline getirildiği anlaşılan hamam, yıkanma odaları, havuzlar, iç avlusunda bulunan odalar ve müştemilatlardan oluşan büyük bir tesis. Çalışmalar sonucunda Roma hamamının bulunduğu yerde, 14. yüzyıldaki Beylikler dönemine tarihlenen bir Türk hamamıyla da karşılaşıldı.
SİLLYON’UN TARİHÇESİ
Antik dönemde bölgenin önemli kentlerinden birisi olan Sillyon, Perge’nin kuzey doğusunda, denizden 12 km içerideki düz bir ovanın ortasında yayılan yalçın kayalıklı yüksek bir tepede konumlanmakta. Görüş açısı Akdenize kadar uzanan kentin, MÖ 4. yüzyılda Truva savaşından sonra kurulduğu düşünülüyor. Kentin kurulduğu tepelik alanın büyük bir kaya kütlesinden oluşması, yapıların mukavemetini artırmış ve çoğunun günümüze kadar ulaşmasını sağlamış. Kentin bulunduğu yer bir toplanma merkezi, ortak bir alan konumunda. Özellikle tehlike esnasında insanların burada toplandığı ve sığınma kalesi olarak da kullanıldığı anlaşılıyor.
Sillyon; Hellenistik, Roma, Bizans ve Türk Dönemi’ne ait kalıntıları aynı karede sunabilen, Anadolu’daki nadide antik kentlerden biri olarak ön plana çıkıyor. Görkemli yapılarıyla, Antik dönemden günümüze kadar olan tarihi süreçleri bir araya getiriyor. Neredeyse tüm yapıların ayakta olması ziyaretçilere eşsiz bir gezi deneyimi sunarken, aynı zamanda antik kenti tam anlamıyla yaşamamızı sağlıyor.
Sillyon adının Hitit metinlerinde geçen Šalluša’dan türediği ve Grekçe bir isim olmadığı kabul edilen bir görüştür. Kazılarda bulunan eski Grek yazıtlarından, burasının Grek kolonizasyonundan önce kurulduğu anlaşılmakta. Konumu nedeniyle hep bir garnizon kenti olan Sillyon, Pers, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerini yaşamış.
Sillyon’un içinde bulunduğu Pamphylia Bölgesi, Perslerin Anadolu’daki hâkimiyeti sırasında Pers hâkimiyetinde kalmış ve bu durum Büyük İskender zamanına kadar sürmüş. Bu dönemde tahkimatlı yapısıyla, Pers donanması ve garnizon birliklerinin toplandığı merkez üssü konumuna gelmiş. Antik yazar Arrianus, Büyük İskender’in MÖ 334 yılında Pamphylia’ya geldiğini ve ordusuna bağlı bir birlik ile Sillyon’u kuşattığını fakat alamadığını anlatmaktadır.
Roma döneminde Sillyon genişleyip Pamfilya bölgesinin başkentlerinden birisi olmuş. Bu dönemde kentin ileri gelen zengin ailelerinden olan hayırsever Menodora’nın yaptığı büyük bağışlar sayesinde kentte birçok dinsel ve kamusal yapı inşa edilmiş ve kent görkemli bir hal almış. Roma imparatoru Traianus burada öldüğü için Trianapolis olarak da adlandırılmış.
Bölgede Türk hakimiyeti 13. Yüzyılda Anadolu Selçuklular döneminde önce Antalya’nın, daha sonra Alaiye’nin (Alanya) ele geçirilmesiyle başlamış. Yıldırım Bayezid döneminde 1390-1399 yılları arasında ise Osmanlı topraklarına katılmış. Sillyon, Türk-İslam döneminde “Karahisar-ı Teke Kalesi” olarak tarihsel gelişmelere ev sahipliği yapmış ve 17. yüzyıla kadar yerleşim görmüş. Kentteki Türk-İslam varlığının en büyük kanıtı olan Sillyon Akropolisi’nin kuzeybatısında bulunan kale mescidi, Antalya Bölgesi’ndeki en erken Türk-İslam eserleri arasında yerini almakta.
Sillyon antik kenti Side, Aspendos, Perge, Xanthos ya da Myra kadar tanınmıyor. Yerli ve yabancı kültür ve arkeolojik varlıkları tanıma turları kapsamında yeterli ilgiyi görmüyor. Oysa çok zengin bir mirasa sahip. Bu konuda turizmcilerin, yerel yönetimlerin ve eğitimcilerin el birliğiyle yapacakları yeni projelere ihtiyaç var. Öncelikle tarihe ve kültürel miraslara hassasiyet ve farkındalık yeşertecek programların oluşturulması gerekli. Ören yerlerinin tanıtımı konusunda yerel yönetimler ve eğitimciler sorumluluk alabilirler. Çocuklara ve halka çevre bilincini aşılayabiliriz. Müze ve ören yeri ziyaretlerini gelenek haline getirerek çocuklarımızı bu konuda bilinçlendirebiliriz.
Sillyonlular, kentlerini kayalık bir alanda başarıyla inşa ettiler. Bereketli Pamphylia Ovası’nda uygarlık geliştirdiler. Toroslardan Akdeniz’e kadar geniş bir alanda tarım da yaptılar, denizi de yaşadılar. Akropolisten Torosları ve Akdeniz’i izlediler. Sillyon’un kayalıklara oyulmuş sokaklarında Pers askerleri de hayırsever Menodora da kale komutanı Hamza Bey de yürüdü. Sillyon, hepsini aynı yerde bağrına bastı. Gidip onları görmek ve taşlara sinmiş olan anılarını yad etmek de bize düşüyor.
Murat TÜZEL
CHP İstanbul Kültür ve Turizm Komisyon Başkanı
Şişli Kent Konseyi Turizm Komisyon Başkanı
Dünya Seyahat Gazetecileri ve Yazarları Federasyonu Üyesi