”Dünya üzerinde hiçbir varlık insan kadar alçalamaz ve insan kadar yükselemez.”
Lev Tolstoy
Gece koyu, gece katran karası; mehtabın cılızca dereye düşen yansıması isteksizce ışıldıyor. Sazlıklardan her zaman yayılan yosun kokusu kesif, vahşet sinmiş her yere. İblis ruhluların bataklığa çevirdiği dünyada güzel olan her şey anlamını yitirdi. Suyun şırıltısı, kurbağa sesleri, servi ağaçlarının hışırtısı ve rüzgarla salınan otlardan yayılan rayiha, boşlukta kaybolup silikleşiyor.
Çuvalın içindeki, lime lime dağılmaya başlamış narin bedenin ruhu, ebediyet yolculuğunda. Sema da yıldızların arasından Kutsal Aile’nin çok değerli kutsallarının, erdemlerinin, üstün ahlak anlayışlarının yüce birlik ve bütünlüklerini, kutsiyetle kutsadıkları ulviliklerinin, küçücük bedeninden korkularından, nasıl tir tir titrediklerini, artık aralarında olmadığının huzuru ve güveni içinde seyrediyor.
Geleceğini karartacak olan, irin kalplilerin, onu merhamet kırıntılarıyla ihya edecek kudretli, yüce gönüllerinin kirli, riyakar, iki yüzlü alemlerinden yolun başında kurtulduğuna hüzünle karışık bir memnuniyet duymalı. Gazap elçilerinin yarattığı vahşet sarmalında cinsiyeti ve varlığı dolayısıyla zaten yaşayan bir ölüye dönüştürüleceği yaşamında, ‘suç unsuru’ olduğu gerçeğiyle sekiz yaşında yüzleşti.
Yaşanmamış, yaşayamamış, yaşatılmamışlık; yaşayamadıklarının ‘yasaklar labirentinde’ yaşananlara şahit olmanın bedelini, bedeninde, kalbinde ve ruhunda ıstırabın en acısını duyumsayarak ayrıldı zebaniler diyarı dünyalarından.
Alçalmanın, sefilliğin en dibindekiler yükselmek için, yüksekmiş gibi bilinmek için dağılmaya başlamış kuş kadar bedenini suyun en dibine bıraktılar; cesedinin yükselmemesi için üzerine taşlar yığarak. Çünkü Narin yükselirse, onlar yüksek bilinemeyecekti.
Kaleminizin ışığı sönmesin. Kutluyorum