Kelime manası olarak kuşların hocası, üstadı manasına gelen bu kelime, evvel zaman kürt şairlerinden, Dengbejlerinden birinin mahlasıdır aynı zamanda. Yaşar KEMAL’in Karıncanın Su İçtiği isimli romanın sekizinci bölümünde masalsı bir şekilde anlattığı öyküden aktarabileceğim kadarıyla;
Feqiye Teyran aslında bir Kürt emirinin oğludur. Nüfuz sahibi olmayı, emirlik yapmayı bir kenara iterek hayatını efsanevi bir kuşu görmeye adamıştır. Yıllarca Mezopotamya da ayak basmadık yer bırakmaz. Ziyaret etmediği köy, kuşu bulmak için sorulmadık denbej bırakmaz yörede. Herkes bu Anka Kuşu hakkında bildiklerini söyler; birçok insan bu kuşu bulmak adına yola çıkmış, harap olmuş, kayıplara karışmıştır.
Herkes en iyi dileklerini Feqiye sunarak azık verir, giyit verir ve yatacak yer verir. Ardından da iyi dilek dilekleriyle yolcularılar. Feqi, yıllarca bu kuşu bulmak adına gezinir, görülmedik kuş bırakmaz Mezopotamya‘da. Günlerden bir gün , mavi bir kuş görür. Her yer maviye kesilir, sonra apak bir kuş daha görür, bu kuş başının etrafında üç kez dolaşır. Halka çizer, gözden kaybolur.. Işıl ışıl parlayan gözleri kör eden kuşları bulur ve heybesine koyar. Bu kuşlar Feqiyi kör etmezler, Feqi’nin içini ışıkla doldururlar, mutlulukla dolar, taşar Feqi’nin yüreği.
İnsan üstü sabrı sayesinde kuşların akına vakıf olur. Onları anlar, hisseder ve arkadaş olur kuşlarla.. sonunda Anka Kuşunun sesini duyar. Öyle bir sestir ki, taş kesilir Feqi. Yüreği dolar, taşar. Hayatında böyle ses duymamıştır. Ancak güneş doğarken duyulabilen kuşun sesini duymaya vakıf olur.
Yüzyılın ortalarında Bahçesaray’da dünyaya gelen Muhammed ilk öğrenimini kendi köyüne yakın olan Arvas’ta tamamlamak ister. Başarısını gören Hocası ona Hizan’daki medreselere gitmesini tavsiye eder. Bunun üzerine Muhammed, Hizan’a gider. Bahçesaray’dan (Müküs) medrese eğitimi için Hizan’a gelen Muhammed, Hizan’daki ünlü medreselerden birinde Feqe (medrese öğrencisi / talebesi) olur. Medrese öğrencisi olduğu sırada, dönemin Hizan Bey’i (Miri) Cihan Bey’in Sinem adındaki kızına sevdalanır. Sinem’in annesi ölmüş, babası Sinem adında biriyle evlenmiştir. Yani Sinem, üvey annesiyle aynı adı taşımaktadır. Feqe Muhammed’in başarısını ve medresedeki gözde talebelerden biri olmasını kıskananlar Mir’e, Feqe’nin karısına âşık olduğunu gammazlar.
Bunun üzerine Feqe Muhammed Hizan’dan ayrılmak zorunda kalır. Sinem, Feqe Muhammed’in ayrılığına dayanamaz ve kahrından ölür. Sinem’in ölümünü duyan Feqe’nin geri dönüşüyle ilgili efsaneler vardır. Buna göre Feqe geri döner; Sinem’in mezar taşına sarılır. Kollarının izi mezar taşında kalır. Bu aşamadan sonra Feqe Muhammed, fizik âlemden metafizik âleme geçer. Önce, karşı cinsten iki kişi arasındaki fiziksel âlemle sınırlı bu aşk öyküsü trajik bir aşk öyküsüne dönüşür.
Yaşar Kemal‘in romanlarına ve öykülere konu olmuş bir destan şairidir Fege.
Nuri Kaymaz