1926 ailesine 2018’de katılan Kadir Çil, Türk sineması için neredeyse 60 senedir her alanda emek harcayan, setçilik, yapım elemanı, ışık asistanı ve ışık şefi olarak ter döken, hatta belgeseller çekip yapımcılık ve yönetmenlik de yapan bir yiğittir.
Çil, Karadeniz’in en aydınlık kenti olan Artvin’in çalışkan bir evladı olarak, 6 Nisan 1954 günü Yusufeli ilçesinin Altıparmak köyünde gezegenimize gözlerini açmıştır (ancak nüfus kağıdında 1955’li görünmektedir). Ana babası da Artvinlidir. İlkokulu Barhal’da okumuş, aile 1965’te İstanbul’a taşınınca (Mecidiyeköy) Haznedar Ortaokulu’nda orta öğrenimine devam etmiştir; ancak lise 2’de hayat okulunda okumanın daha yararlı olacağına karar verip okulu bırakmıştır.
Çil, 15 kardeşten biridir. 7’si vefat etmiş, 8’i hayattadır. İş hayatına Şişli’de bir muhallebicide başlamış. Tesadüf bu ya, Gaye Film’de çalışan bir yapım elemanı (adaşı Kadir) dükkandan alışveriş ederken tanışmışlar. Çil’i uyanık ve zeki gören Kadir abisi, onu kendisine asistan yapmış, Çil de çocuk yaşta setlere girip çıkmaya, yapımlarda çalışmaya başlamıştır. İlk deneyimi altmışların gözde türkücüsü Mehmet Bozdoğan’ın başrol aldığı bir filmde olmuştur. Haftalık 250 lira, o günlerde hiç de azımsanmayacak bir para olmuştur.
Çil’in yapım asistanlığından çevre düzeni alanına geçmesi ise 1972’de gerçekleşmiştir. Erman Film’in platosunda dekor işlerine, set hazırlamaya başlamıştır. Orhan Gencebay’ın “Bir Teselli Ver” adlı şarkısını hatırlıyor bugün ve Fatma Girik ile Hülya Koçyiğit’in filmlerinin pek çok sahnesinde döktüğü terleri de anımsıyor.
Çil’in setçiliğe başlaması 1973 senesinde gerçekleşmiştir. Halit Refiğ’in Erman Film’e çektiği “Vurun Kahpeye” adlı Halide Edip uyarlamasında bu ilk çalışması olmuştur. Daha sonra Orhan Çağman’ın yapımcılığı, Hüseyin Özşahin’in kameramanlığında Sağlık Bakanlığı için çekilen hastaneler belgeselinde genç Çil, hem set, hem ışık, hem de kamera alanında 40 il, 38 ilçede koşturunca deneyimlerine deneyim katmıştır.
Çil’in erken yaşlarda sosyalizme gönül düşürmesi, TİP’in eski başkanı, Sosyalist Devrim Partisi’nin kurucusu Mehmet Ali Aybar’ın görüşlerini benimsemesiyle ilişkilidir. Bu bağlamda emekçi hakları için mücadelesinin de epey erken başladığını görüyoruz. 1973’te Şerif Gören’in başkanlığındaki Sine-İş sendikasında, İTÜ’lü öğrencilerin de katkısıyla verilen çaba belki sonuçsuz kalmış ama Sine-Sen deneyimi için bir başlangıç olarak değerlendirilebilir.
1975 güzünde -1977 sonuna kadar Çil’i, ilkin acemilikte İzmir’de Hacılar Kırı Orta Ağır Çavuş Talimgah Taburu’nda, usta birliği günlerinde ise Burdur’da buluyoruz. Ancak birkaç ay sonra çavuş olarak Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na gönderiliyor ve kolları pırpırlı oluyor.
1977 sonlarından itibaren Çil artık bir ışıkçı olmuştur. 5 Ocak 1978’de kurulan DİSK’e bağlı Sine-Sen’in ilk 17 üyesinden biri olmuştur. 1980’de yönetim kurulunda görev almıştır. Ancak 12 Eylül Darbesi solu, sosyalistleri, emekçileri düşman bellediği için Çil, ne yazık ki 1980-1982 arasında cezaevinde geçirmiştir.
Çil, hür amiral olarak tahliye edildiğinde ZDF/TRT ortaklığında üretilen “Gülibik”te yapım elemanı olarak çalışıyordu. Sonrasında, Şerif Gören’in yönetiminde gerçekleştirilen birçok başarılı projede ışıkçı olarak görev aldı (Derman, Firar gibi).
Aydın Yurderi’nin önerisiyle reklam sektöründe uzun bir çalışma dönemine adım attı; 1984 Eylül’ünden 1988 Haziran’ına kadar bu alanda çalıştı. Birlikte çalıştığı yönetmen, antika araba koleksiyonuyla tanınan, eski sosyalist ve yeni kapitalist Tunca Yönder’di.
1980’lerin sonlarına geldiğimizde, birkaç filmle (Halit Refiğ’in Kemal Tahir uyarlaması, Kadir İnanır’ın oynadığı “Karılar Koğuşu”, Nisan Akman’ın Kadir Yurdatap’a çektiği “Beyaz Bisiklet” gibi) birlikte, 1990’larda TRT, Cen Ajans ve 1988’de Süha Arın ile “Eski Evler, Eski Ustalar” başlıklı belgesel çekimleri ve 1990-1996 yılları arasında Star TV, 1996-2001 yılları arasında NTV’de çalıştı. 2001 sonrası Naci Çelik Berksoy’un çektiği Kemalettin Tuğcu uyarlaması “Üvey Baba”da ışık şefi olarak görev yaptı. Ardından Fenerbahçe TV, Galatasaray TV, Cem TV ve Kanal TV gibi kanallarda çalıştı. 2010 yılında, Mehmet Ali Yılmaz’ın TVEM’i için Kültür Bakanlığı adına bir belgesel çekti.
2019 sonrası yaşanan kötü salgın günleri ise Çil’i etkisiz bırakmış. Çil, çalıştığı filmler arasında en çok Orhan Aksoy’un “İsyan”, Şerif Gören’in “Derman” ve “Firar”, Kartal Tibet’in 1980’de Erler Film’e çektiği Kemal Sunal’lı Aziz Nesin uyarlaması “Zübük”, Nisan Akman’ın “Beyaz Bisiklet” ve Zeki Ökten’in “Çöpçüler Kralı” gibi yapıtları seviyor. Eski başrol oyuncularının daha sıcak ve daha sevilesi olduklarını vurguluyor. Onların, ekipteki emekçilere ve küçük roller üstlenen oyunculara karşı bugünün yıldızlarına göre daha sevecen olduklarını belirtiyor.
Çil’in doğa sevgisi büyüktür. Seksenlerde fotoğrafa merak sarmış, İFSAK’a üye olmuş, evinde siyah beyaz bir stüdyo kurmuş; ancak yoğun film çalışmaları bu merakını geliştirme çabalarını engellemiş. Çil, koyu bir Galatasaray taraftarıdır. Gençliğinde Mecidiyeköy’de amatör bir kulüpte futbol oynamış, iyi bir sol açık olmuş ama hayat mücadelesi ayak futboluna yoğunlaşmasını engellemiş.
Anayurdu Artvin’i çok seven Çil, bu kenti “iyi insanların diyarı” olarak tanımlıyor. Dükkan sahiplerinin orada kapıları kilitlemediğini ifade ediyor: “Önce insanlık derler; ben de bu anlayışı ben de bu anlayışı benimsedim, diyor. Hayvanları da çok seviyor, küçüklüğünün bir keçi yavrusuyla geçtiğini hatırlıyor. Ülke yönetimi dendiğinde ise yüzünü buruşturuyor, iktidarının hem siyaset, hem de ekonomi alanında sıfır alarak sınıfta kaldığını söylüyor.