Behire Hakkı, Türk kadın hareketinin öncü isimlerinden biri olarak, 20. yüzyılda kadınların toplumsal hayatta yer alması için önemli adımlar atan biridir. 1913 yılında İstanbul’da Biçki Yurdu’nu açan Behire Hakkı, kadınlara terzilik mesleğini öğretme amacıyla yola çıkmıştır. Açtığı bu yurt, sadece bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına yardımcı olan bir sosyal girişimdir.
Behire Hakkı’nın amacı, özellikle fakir kesimden kadınlara ulaşarak onların yaşam standartlarını yükseltmekti. Bu bağlamda gazetelere ilan vererek kadınları Biçki Yurdu’na davet etti. Açılışta yurda ilk başvuran 25 öğrenci, zamanla 51’e yükselirken, 1917 yılına gelindiğinde öğrenci sayısı 366’ya kadar çıkmıştır. Bu durum, kadınların eğitim ve meslek edinme konusundaki ihtiyaçlarını göstermekteydi.
Biçki Yurdu’nda verilen eğitim, sadece teorik bilgilerle sınırlı kalmayıp, pratik uygulamalarla desteklenmiştir. Öğrenciler, ilk mezuniyet töreninde 40 dakika içinde bir korsaj, bir etek ve bir manto dikerek yeteneklerini sergilemişlerdir. Bu mezuniyet törenine katılan Maarif ve Ziraat Nazırları, Biçki Yurdu’na verilen önemi göstermekteydi. Behire Hakkı, elde ettiği başarılarla devlet erkânının dikkatini çekmiş ve bu süreçte Maarif ve Sanayi nişanına layık görülmüştür.
Biçki Yurdu’nun milli bir müessese haline gelmesinde sadece eğitim başarısı değil, aynı zamanda devletin ihtiyaçlarına yanıt verebilme yeteneği de büyük rol oynamıştır. Özellikle, Çanakkale Savaşı döneminde kadın öğrenciler askerler için kıyafetler dikip cepheye göndermeleriyle dikkat çekmişlerdir. 55 bin 155 adet pamuklu mintan dikip, bunları Müdafaa-i Milliye Cemiyeti aracılığıyla cepheye göndermişlerdir. Bu fedakarlık, kadınların savaş döneminde topluma katkıda bulunma arzusunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca, Biçki Yurdu’nun öğrencileri, Çanakkale Savaşı’nda yaralanarak İstanbul’a tedavi için getirilen askerlere de yardım etmişlerdir. Askerleri ziyaret ederek, topladıkları yardımları ulaştırmış ve onların rahat etmeleri için gerekli eşyaları temin etmişlerdir. Bu süreçte, Behire Hakkı ve öğrencileri, kendi aralarında topladıkları paralarla ve düzenledikleri sergilerle elde ettikleri gelirle yardımlara katkıda bulunmuşlardır.
Behire Hakkı’nın bu girişimleri, Türk toplumunda kadının rolünün yeniden tanımlanmasına hizmet etmiştir. Kadınlar, savaş döneminde sadece evde oturup bekleyen değil, aynı zamanda ülke için çalışan, üreten ve fedakarlık yapan bireyler haline gelmiştir. Biçki Yurdu’nun cefakâr kadınları, milli şair Mehmet Emin Yurdakul’a ilham vermiştir. Şair, iğne tutan ellerin kılıç tutan eller kadar aziz olduğunu vurgulayarak, kadınların savaş dönemindeki katkılarını dile getirmiştir:
“Ey iğnem dik! Askere,
Giyecekler yetiştir.
Sınırdaki erlere
Hizmet aziz bir iştir.
Ey iğnem dik! Elimde teğellenen şu gömlek”
Bu dizeler, kadınların savaş şartları altında bile topluma nasıl katkı sağladığını ve sahip oldukları becerilerin ne kadar değerli olduğunu anlatmaktadır.
Sonuç olarak, Behire Hakkı, sadece bir eğitim kurumu olan Biçki Yurdu ile değil, aynı zamanda kadınların toplum içindeki yerlerini güçlendirecek önemli sosyal projelerle de anılmaktadır. Onun ve öğrencilerinin gösterdiği bu çaba, Türk kadın hareketinin temel taşlarından birini oluşturmuş ve kadınların toplumsal hayatta daha aktif bir rol oynamalarına öncülük etmiştir. Bu anlamda Behire Hakkı, sadece bir terzi eğitmeni değil, aynı zamanda bir lider, bir vizyoner ve cesur bir kadındır. Kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesi, ekonomik özgürlüğe kavuşabilmesi için verdiği mücadele, günümüzdeki kadın hakları mücadelesine ışık tutmaktadır.