1932 yılında Kırşehir’in Kaman ilçesine bağlı Meşeköy‘de dünyaya gelmiştir. Saz çalışındaki kıvraklığı ve atikliği sebebiyle kendisine “Çekiç” lakabı takılmıştır. Hacı Taşan ve Neşet Ertaş’ın da ustası olan Muharrem Ertaş’ın çırağı olup, kendi imkânlarıyla müziğini geliştirmiş ve ismini duyurmuştur.dünyaya gözlerini açan Çekiç Ali, doğup büyüdüğü yerlerin sarı tütün tarlaları ve yeşil dağlarıyla bezeli doğal güzelliklerinde hayat bulmuş, halk müziğinin unutulmaz kahramanlarından biri olmuştur. Anadolu’nun kalbinde geçen çocukluğu, köy düğünlerinde ve bayramlarda yankılanan türkülerle şekillendi. Bu melodiler, onun ruhuna işledi ve hayatının her döneminde ona sahih bir dostluk sundu.
Küçük yaştan itibaren yüreğindeki müzik aşkı, Anadolu’nun farklı köylerinden topladığı ezgilerle büyüdü. Her bir türkü, onun için başka hayat hikayelerinin yankısıydı ve çocukluğunda dinlediği Türküler, zamanla kendi ezgilerine dönüştü. İlerleyen yaşlarında sahneye adım attığında, müziğin büyüsünü keşfedeceği hayatının dönüm noktasına gelmişti. Çekiç Ali’nin sesi, geleneksel müziğin derinliklerinden yükselerek dinleyicilerini uzak diyarlara sürüklüyor, hayatın içinden gelen acılar, sevinçler ve özlemlerle kalplere dokunuyordu.
1970’lerin başlarında, sosyalist ideallerin rüzgarı ile beslenen Çekiç Ali, Anadolu insanının gündelik yaşamını, sevgisini ve ayrılığını yansıtan eserlerle sahne almaya başladı. İlk albümü, popülaritesini artırarak halk müziği anlayışını etkileyen önemli bir adım oldu. Klasikleşmiş derleme türküleri ile dolu bu albüm, dinleyicilere zaman yolculuğu yapma fırsatı sunuyordu; her nota, köklerinden kopmayan bir sanatçının hikayesinin ayna gibi yansımasıydı.
Onun müziği, eğlencenin ötesinde bir anlatım biçimi haline geldi. Sahne performansları, yalnızca melodilerle sınırlı kalmayıp, dinleyicilere derin bir hikaye anlatıyordu. Hüzünlü ve coşkulu melodiler, sesle birleşerek, ahlaki bir paylaşım sunmaktaydı. Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı şiirini okurken dinleyicileri, şarkıların ötesinde efsaneleşmiş hikayelerin tanığı oluyorlardı.
Çekiç Ali, Abdal grubuyla olan ilişkisi sayesinde, müzik ortamında daha kendine özgü bir yer edindi. Bu grup, halk müziğinin çeşitli unsurlarını bir araya getirerek, Çekiç Ali’nin sanatına yapıcı bir katkıda bulundu. Geleneksel müziğin yaşatılmasına dair derin bir bağlılık taşıyan Abdal grubu, onun sahne performanslarını zenginleştirirken, aynı zamanda halk müziğinin evrensel sesini yüceltme noktasında da önemli bir rol oynadı.
Kişisel yaşamı ve duruşu, müziğinin yanında etkileyici bir unsurdu. Anadolu insanının yoklukları, sevinçleri ve mücadeleleri, sahneye taşınarak dinleyicilerle bütünleşti. Çekiç Ali’nin sesi, kırsal yaşamın özlemlerinin ve kentin gürültüsünde kaybolmuş ruhların yankılarını taşıyordu. Her türkü, köylerin taş duvarlarına, tütün tarlalarına ve sevda dolu bakışlara selam duran bir anlam taşıyordu.
Hayatının sonuna kadar müziğe olan tutkusu sönmedi. Onun hikayesi, Anadolu’nun sesi haline gelmiş bir halk sanatçısının hayatla kurduğu derin bağın; melodilerin, duyguların ve bireylerin iç içe geçtiği bir resmin portresidir. Çekiç Ali’nin mirası, her nota ve her türküde yaşamaya devam ediyor; onun sesi, halkın duygularının, hikâyelerinin ve yaşanmışlıklarının ölümsüzleşmiş halidir. Ölümü 7 Kasım 2023’te gerçekleştiğinde, halk müziği bir yıldızını daha yitirmiş oldu.
Saygıyla anıyoruz Çekiç Ali’yi.