Aşık Şenlik, asıl adı Hasan olup 1850‘de Çıldır‘ın Suhara (Yakınsu) köyünde doğmuştur. Aşık Şenlik Terekeme (Karapapak) boyundandır. Karapapak ağzını en yetkin biçimde kullanan Şenlik, 14 yaşında kuş avcılığı yaparken dere boyunda uyuya kalmış, düşünde aşk badesini içmiş. Kalkınca şiir söylemeye başlamış. 19 yaşında iken Ahılkelek‘in Lebis köyünden Aşık Nuri‘den saz çalmayı öğrenmiştir. Kars, Ahıska, Borçalı, Tiflis, Gürü ve Revan‘ı dolaşmış, çağının birçok aşığıyla karşılaşmalar yapmıştır.
Aşık Şenlik’in Şikayetleri
Şenlik vefadan yakınır. Toplumdan şikayetçi değildir. Toplum içerisinde bir insan düşmüşse bu toplumun değil kişinin suçudur. Kişi, sakınarak gezmeli ve konuşmalıdır. Şenlik çağı, halk ozanları bakımından geniş ve güçlü bir çağdır. Ozanımız bu ozanlardan Feryadi, Mazlumi, Sümmani, Aşık Abbas ve İzani ile karşılaşmıştır. Sümmani ile bütün hayatları boyunca bir kardeş gibi yaşamışlardır. Dil olarak ağdalı bir dil kullandığı görülse de, çağının ozanlarında genel olarak görülen bu durum, salt Şenlik için eleştiri konusu edilebilecek bir özellik değildir.
Aşık Şenlik’in Toplumsal Rolü ve Eserleri
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında halk-toplum önderliği yapmıştır. Ünlü şiiri “93 Koçaklaması“nı bu esnada söylemiştir. Bu şiirde geçen, “can sağ iken yurt vermeniz düşmana” mısrası o dönemki yurt savunmasının temel felsefesini oluşturmuştur. 180 adet şiiri, Selman Bey, Latif Şah ve Sevdakar Şah gibi hikâyeleri bulunmaktadır. Yöre saz şairlerinden âşık meclislerinde dinledikleri, yine yörede yapılan sohbetlerden ve okunan cönk kitaplarından faydalanmıştır. Zamanın tanınmış birçok âşıklarıyla karşılaşmalarda bulunan Şenlik, istilacılarla mücadele veren en güçlü âşık olarak bilinir.
Aşık Şenlik’in Etkileri
Şiirlerinde Köroğlu, Dadaloğlu ve Karacaoğlan ile Azerbaycan sahası saz şairlerinden Hasta Hasan‘ın etkisi vardır. Kendi çağında ve kendisinden sonra gelen pek çok saz şairi üzerinde etkisi olmuştur. Sümmani, Posoflu Zülali, Azerbaycanlı Aşık Elesker bunlardan bazılarıdır.
Aşık Şenlik’in Ölümü
1913 yılında, Revan‘da hanlar arasında yapılan bir düğünde, toy babası seçimi için bilinmedik bir hikaye yarışı başlar. “Latif Şah” hikayesi Revan‘lı Bala Mehmet tarafından, okununca, aldığı birincilikle, başını belaya sokar. Toy babası seçimini kazanan Bala Mehmet, bazı hanlar tarafından sıkıştırılarak, hikayenin ustasının gelmemesi halinde başının vurulacağını belirtirler. Hanların baskısı üzerine Şenlik‘e gelen aşık, onu da alıp, Revan‘a giderler. Oradaki aşıklar Şenlik‘in atışmalarda yendiği, bağladığı kişiler olup, Aşık Şenlik‘e kin besleyenlerdir. Revan‘da yapılan atışmalarda da yenilirler. Zaten kinli olan bu aşıklar, Şenlik‘e bir tuzak kurarak, yemeğine zehir katarlar. Hastalanan Aşık Şenlik, trenle Arpaçay‘a kadar gelir, Dilaver köyünde iyice hastalanır ve ölür. Cenazesi Akbaba‘nın Hozu köyüne ve oradan Çıldır‘ın Suhara köyüne getirilir. Mezarı buradadır.
Şairin Şairi Zehirlemesi
Şairin şairi, ozanın ozanı öldürdüğünü; hem de zehirleyerek öldürdüğünü biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız, duymadıysanız; Çıldırlı Aşık Şenlik’i bulacaksınız.
Çıldırlı Aşık Şenlik’in Acı Kaderi
Öldürülen Şairler çalışmamız içerisinde Çıldırlı Aşık Şenlik’in ayrı bir yeri vardır. Bunun sebebi de, şiir ve söz kudretinden öteki ozanların korkması sebebiyle Şenlik’i ölsün diye zehirlemiş olmalarıdır. Nitekim sonunda usta ozan Şenlik, memleketine – ana yurduna varamadan yolda Hakk’a yürümüş, zehirlendiği için ölmüştür.
Şiir böyledir işte. Biz o’na, şiire feryât figân kelam yağdırıyorsak işte bu acımasız tavrından, bu sevenini, sevdalısı ozanını ve şairini koruyamamasından.
Günümüzdeki Rekabet ve Hazımsızlık
Günümüzde de birbirini çekemeyen, kıskanan, hattâ rakibine çelme atan, iftira atan, kara çalan, elinden gelse rakibini boğup öldürecek derecede sinirlenenlere ve hicivlerinde edep sınırlarını aşarak, belden aşağı vuran şair ve ozanlarımızı çoğumuz okuyoruz değil mi?
Bu rekabet, bu saldırı ve bu hazımsızlık, iyiyi-güzeli-başarılıyı takdir edememe anlayışı yüzyıllar öncesinden bugünlere aka aka gelmiş işte…
Çıldırlı Aşık Şenlik, korkusuz, mert, sözünü esirgemeyen cesur yürek bir ozandır; ama onu atışma meydanında yenemeyenler, yemeğine zehir katarak yenmeye çalışmışlardır.
Şenlik Geleneği
Şiirlerini mahallî şive Terekeme/Karapapak ağzıyla söyleyen Şenlik, Türk Ozanlık geleneğinin altın zincirinin çok önemli bir halkasıdır. O’nun izinden gidenler, ŞENLİK GELENEĞİ’ni devam ettirmeye çalışmaktalar. ŞENLİK KOLU, Anadolu ozanlığı içinde müstesna bir yere sahiptir.
Aşık Şenlik döneminin en ünlüsü ve en güçlü ozanıdır. Aşıkların piriydi, halen de öyledir; çünkü o halk edebiyatındaki en güzel örnekleri yazmış halk edebiyatına yeni şekiller kazandırmış, ustalar ustası bir aşığımızdır. “Çıldır divanisi, Çıldır güzellemesi, şekil sicilleme, hayatı cigali tecnis” Türk Halk Şiirine kazandırdığı tarzlardan bazılarıdır. Azeri Türkçe’sinin bütün güzelliklerini eserlerinde ustaca kullanmıştır.
Aşık Şenlik’in Mirası
Bugünkü şiir dünyamızın kısırlığı, yeni arayışlara kapalı ve eskiyi tekrardan ve kötü taklitten öteye adım atamayan büyük çoğunluğa bakarak; iyi ki Aşık Şenlik gibi yeniliğe koşan ve onları başarılı bir şekilde eserleriyle ortaya koyan ozanlarımız yaşamışlar diyesim gelmekte. Çünkü, bugün bizlerin “Gülce Edebiyat Akımı” ile yapmak istediğimiz de aşık Şenlik gibi, yeni bir nefes alanı, yeni bir çıkış yolu ortaya koymak, şiirimizi kanat kanat yükseltmektir. Bugün bizi çekemeyenlerin bize saldırıları neyse, dünkü zamanlarda da Aşık Şenlik’i zehirleyip öldürmeye kadar varan hazımsızlık da aynıdır.
Saygıyla anıyorum şairimizi.