”Kadın” Nasıl ”Kadın” Oldu?
Özet:
Türkiye Türkçesindeki kadın ‘kadın’ sözcüğü Ana Türkçe *kātun ‘hatun, hanın/kağanın eşi’ sözcüğünden gelir. Orhun-Yenisey yazıtlarında katun, Eski Uygur Türkçesinde katun, hatun, DLT’de ise kātun biçiminde tanıklanan bu sözcüğün Soğdcadan alıntı olduğuna ‘inanılır’: < hwat’yn (hwatēn) ‘the wife of the lord, ruler’ (beyin, yöneticinin karısı); hwat’y ‘lord, ruler’ (bey, yönetici). Fakat bu sözcüğün, Eski Türkçede *kagatun ‘kağanın eşi, hatun’ biçiminde bir başka eşdeğerinin, Eski Uygur Türkçesinde katıt ‘kadın; eş’ biçiminde bir değişkesinin bulunması ve günümüz Güney Sibirya Türk dillerinde bugün de yaşamakta olup kātun ve kagatun’un kökleri olan *kāt ‘hanın eşi, hatun’ ile *kagat ‘kağanın eşi, hatun’ sözcüklerinden gelen kat ‘kadın; eş’ ve kaat ‘kadın’ sözcüklerinin tanıklığı Türklükbilim dünyasındaki bu (bir öneri olmanın da ötesinde) Soğdcadan alıntı genel ‘inanışının’ ancak bir ‘mitten’ ibaret olduğunu gösterir. Aslında gerçek tam tersidir.
Açar Sözcükler: Kadın, Türkçe, Soğdca.
Türkiye Türkçesi kadın ‘kadın’ sözcüğü, Ana Türkçe (uzun ünlülü) *kātun ‘kağanın eşi, hatun’ sözcüğünün, Oğuz Türkçesinde ünlü uzunluğu kısalırken, hemen art komşuluğundaki, iki ünlü arası ötümsüz t’nin ötümlüleşerek d’ye dönüşmesiyle oluşmuş, tipik bir ‘ötümlüleşme’ örneğidir. Ana T. āç ‘aç’ > Oğuz T. aç (genel olarak, fakat Azeri ac) ‘aç’, fakat āçık- ‘acıkmak’ (V-ç-V) > Oğuz T. acık- ‘acıkmak’ (genel olarak, fakat Türkmen. ācık- ay.) örneği ve başkaları gibi.
Orhun Türkçesinde katun ‘hatun, hakanın eşi’, Eski Uygur Türkçesinde katun, hatun ‘kadın, hanım, hanımefendi, sahibe, kraliçe, hükümdarın eşi, tanrıça’, DLT’de ise kātun ‘Afrāsiyāb kızlarının unvanıdır.’ (Afrāsiyāb ‘büyük, destansal Türk kağanı Alp Er Toŋa’ya İranlıların verdiği ad’) biçimlerinde tanıklanan kātun ‘kağanın eşi, hatun’ sözcüğünü Türkçenin Soğdcadan almış olduğu Türklükbilim dünyasında (bir öneri olmanın da ötesinde) genel bir ‘inanıştır’.
Bu ‘inanışın’ başlıca kaynağı G. Clauson’un, An Etymological Dictionary of Pre Thirteenth-Century Turkish (1972) adlı kökenbilim sözlüğündeki, konuyla ilgili şu yorumudur:
“hātun ‘lady’ (hanımefendi) ve benzeri. Bu sözcüğü kökenbilimsel olarak hagan/han ile bağlantılandırmak için girişimlerde bulunulmuşsa da, bunun Soğdca hwat’yn (hwatēn)’den alınmış olduğu konusunda usa uygun bir kuşku bulunmamaktadır; Soğdcada hwat’y ‘lord, ruler’ (bey, yönetici), hwat’yn ise ‘the wife of the lord, ruler’ (beyin, yöneticinin karısı) anlamına gelir, ki hatūn’un erken dönemdeki anlamı da tam olarak budur.
Kaşgarlı’da yazım Türkçe olarak kātūn, Arapça olarak hātūn ise de, bu normalde hatūn olarak yazıçevrimlenmelidir.” Ancak, G. Clauson’un artık biraz eskimiş bu rahat özgüvenine karşın, Türkçeye ‘soyut ve yüksek’ kavramlar bağışlama konusunda bitmek tükenmek bilmez bir kaynak konumundaki
Soğdca ‘miti’ açısından işler öyle görünüyor ki her zaman da öyle açık seçik ve pürüzsüz değil. Aslında burada pürüz birkaç tane.
Pürüzlerden ilki Eski Türkçede kātun ‘kağanın eşi, hatun’ sözcüğünün Soğdcayla ilgisi olmayacak, üstelik de bilinmesine karşın, Soğd. hwat’yn (hwatēn) ‘beyin, yöneticinin karısı’ [> (sözde) *kātun/Clauson, *hatūn] lehine göz ardı edilmiş bir değişkesinin bulunuyor olması: *kagatun ‘kağanın eşi, hatun’. Aslında buna ‘değişke’ demek doğru olmayacaktır; daha doğrusu, anlamca eşdeğer ve yapıca ilgili fakat ayrı bir sözcük. *Kagatun şu an için bilindiği denlisiyle ilk olarak, Gök Türklerden önceki Ruan-Ruanlarla ilgili bilgiler veren Çince kaynaklarda k’e-ha-tun yazıçevrimiyle geçer.
Buna göre, Ruan-Ruan kağanı Ch’ou-nu’nun (508-520) eşinin, yani, hatununun sanı k’e-ha-tun’du. Daha sonraysa, Birinci Türk Kağanlığı dönemindeki Gök Türklerle ilgili bilgiler veren Chou-shu (629), Tung-tien (801), Kiu-T’ang shu (941-945) gibi bir dizi Çin kaynağında aynı san sekiz kez k’o-ho-tun yazıçevrimiyle verilir.
Örneğin, 629 yılında tamamlanmış olan Chou-shu’da, 552’de Birinci Türk Kağanlığı’nın kuruluşuyla birlikte, devletin kurucusu olan T’u-men’in kagan, eşinin ise, k’o ho-tun sanını almış olduğu bildirilir. F. László, I. Vásáry, N. Atsız gibi araştırmacılar kātun ve *kagatun sanlarının birbiriyle ilişkili olup kātun’un *kagatun’un büzülmesiyle ortaya gelmiş olduğunu ileri sürmüşlerdir.
A. von Gabain ise, Pelliot’ya dayanarak kātun ve *kagatun’daki -tun’un bir dişillik soneki olması gerektiğini ve dolayısıyla sözcüklerin Moğolcayla ilgili olabileceğini öne sürmüştür. Fakat elbetteki Moğolcada böyle bir dişillik soneki yoktur. Bu son öneri, elbette olması gerektiği gibi işin içine Moğolcayı katmadan, daha ayırtlı ve ilginç bir bağlamda dilbilimci A. Vovin’ce de dile getirilmiştir. Her zaman, Gök Türkler onları tarih sahnesinden silmeden önce iki yüz yirmi iki yıl (330-552) boyunca Orta Asya’ya egemen olmuş Ruan-Ruan’ların dilinin tutkulu bir arayışı içinde bulunmuş olan Vovin, kātun ve *kagatun sözcüklerinin Eski
Türkçede Ruan-Ruanca alıntılar olduklarını öne sürerek kagan ‘imparator’ – kagatun ‘imparatoriçe’ ve kan ‘han’ – katun ‘hanın karısı, hatun’ sözcükleriyle ilgili biçimbilimsel çözümlemesinde, kaga-tu-n ve ka-tu-n sözcüklerinin, Yenisey dillerinde ya da Türkçe, Moğolca ve öbür ‘Altay’ dillerinde tanıklanmayan, dişil eşeylik soneki -tu- ile kurulmuş olduğu savını ortaya atmıştır.
Başka değerlendirmeleriyle de birlikte, özellikle bu çözümlemesine dayanarak Vovin’in ulaştığı sonuç, Ruan-Ruan dilinin, aynı yerbilgisel alandan ya da başka herhangi bir yerden herhangi bir dil ailesiyle görünür kökensel bağlantısının olmadığıydı.
Fakat ne ki iki yazılı/iki dilli Bugut yazıtının Brāhmıyazılı bölümü ile yine Brāhmı yazılı Hüis Tolgoy I yazıtını bir tür erken Moğolca ya da Moğolca-benzeri dil yorumuyla okuyup deneme niteliğindeki çevirilerini önerdikten sonra A. Vovin, bu Moğolca-benzeri dilin Ruan-Ruan dili olduğunda karar kılarak gerek Ruan Ruanca olduklarını ileri sürmüş olduğu katun ve kagatun sözcüklerine gerekse de Ruan Ruancanın Asya dilleri arasındaki ‘yalıtılmış’ konumuna ilişkin yukarıdaki çözümleme ve yorumlarından vazgeçmiştir.
Soğdca ‘miti’ konusundaki ikinci pürüz bu kez, katun sözcüğünün kendisinin yanısıra aynı zamanda onun gerçek bir değişkesini de içeren Eski Uygur Türkçesinde bulunur: katıt ‘kadın, eş’. Eski Uygur Türkçesinde katdım ‘benim eşim’ biçiminde tekil 1. kişi iyelik sonekli olarak tanıklanmış bulunan bu değişkeyi J. Wilkens kendi Handwörterbuch des Altuigurischen/Eski Uygurcanın El Sözlüğü’ne (2021) kat (<*katd) ‘kadın, eş’ olarak almıştır.
Fakat dilbilimci O. Ünal sözcüğün Uygurcada aslında *katıt biçiminde anlaşılması gerektiğini göstermiştir: katṭım < kat(ı)ṭ+ım < q’tdym. Yalınçça, iyelik soneklemesinde katıt sözcüğünün ikinci ve son seslemindeki dar, düz, kısa ünlü /-ı-/ kullanımda (ve yazımda) düşmektedir. Ünal’ın da değindiği gibi, Eski Uygur Türkçesi katıt ‘kadın, eş’ sözcüğü günümüz Güney Sibirya Türk dillerinde yaşamaktadır. İlgili Türk dillerinde aynı zamanda, katıt sözcüğünün kökü olan *kāt ‘kadın; eş’ sözcüğü de yaşamaktadır:
Dr. Cengiz Saltaoğlu
01.02.2024, Antalya, TÜRKİYE
Not: Makalenin tamamını okumak ve diğer yazıları hakkında bilgi almak isterseniz: