Kafka demişti, kötü iyiyi bilir ama iyinin kötüden haberi yoktur.
Bu sabah da telefonda gece açtığım sesli kitap uygulamasından Edith Piaf’ın, Simon Berteaud adlı Radyo Tiyatrosunun sesiyle uyandım. Hayatımda Edit Piaf‘ın şarkılarını dinlerken de çağrışımdan çağrışıma gitmişimdir hep.
”Belki, hayatta umudunu hep kaf dağında arayanlar gibi ben de mucizeden payıma artık bu hüzünlü öykülerin düşeceğini içten içten biliyormuşum gibi yatakta dönerken acı, acı gülümsedim.”
Öyküde kısaca hayatı boyunca alkole bağımlı yaşayan Piaf gençliğinde tanıştığı Fransız orta sıklet boks şampiyonu Marcel Cerdan ile şarkılara konu olan aşkı ve kız kardeşi ile aralarında geçen içten diyaloglarını dinlemek çok öğretici ve keyifliydi.
Aşkı Cerdan 1949 yılında uçak kazası nedeniyle ölünce alkol bağımlılığına morfin bağımlılığını da ekleyerek hayatını içinden çıkılmaz hale gelen Piaf’ın yaşamı, şatafatlı hayatların arkasındaki hüzünleri anlatması açısından çok anlamlı buluyorum ve yazı insanlarının hayatlarıyla benzeştiriyorum.
Görüldüğü gibi her aşk mutlaka büyük bir acıyla verdiği hazzın
intikamını alıyor.
Yazı insanlarının yazma tutkusunu aşk diye anlıyorum.
Elbette hele bizim gibi ülkelerde tüm kavramların birbiriyle karıştırılarak anlaşıldığı yerlerde ‘anlamak’ ile’ öğrenmek’ özdeş sayıldığı için öğrenmekle yetinenlere birçok kavramı anlatmak olanaksızdır.
Anlamak içselleştirmeye yani emek harcayıp kendini ilgili konuya katılması gerekiyor kişinin. Öğrenmekle yetinenleri anlatan Celal Sılay’ın harika sözünü hatırlatmak istiyorum:
”Suya sabuna dokunmazmış
Pise bak!” Celal Sılay
Başka bir yazıda da 1980’ler de hapishane günlerinde çalıştığım Fransızca dersleri ve Radyo antenini kalorifer borusuna bağlayarak BBC’den Fransızca şarkı ve haberleri nasıl dinlediğimizi umarım yazarım.
Görüşmek üzere değerli dostlar.
Edith Piaf
”Non, je ne regrette rien” Hayır, Hiçbir şeyden Üzgün Değilim