G-QXXHXL9JW0
USD34,33
%-0.07
EURO36,37
%0.14
EURO/USD1,06
%0
BIST9.420,42
%1.29
Petrol72,46
%0.25
GR. ALTIN2.843,45
%0
BTC3.078.792,38
%-1.02
Cemil Uçar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kültür & Sanat
  4. Halikarnas Balıkçısı ve Aklıma Düşen Damlalar

Halikarnas Balıkçısı ve Aklıma Düşen Damlalar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BALIKÇIYI TANIMAYAN OKUMAYANLAR BATI’YI BATI DA ARAR.

BATI; ANADOLU EFSANELERİNDE GİZLİDİR

Bazı kitapları gençliğimizde tanımanın, okumanın faydaları saymakla bitmez.  Örneğin, ülkemizde geç tanıştığım kitaplardan birinden ; Merhaba Anadolu ve yazarı Halikarnas Balıkçısı diye tanıdığımız Cevat Şakir Kabaağaçlı’dan söz etmeden geçemem. Ülkemizde deniz, Bodrum ve Mitoloji, edebiyat dediğimizde Halikarnas Balıkçısı’nı anmadan asla geçemeyiz. Elbette uzun uzun anlatmanın yetmeyeceği bir derya –deniz, Halikarnas Balıkçısı.

Ne güzel demiş usta,  Mavi Sürgün kitabında:

‘’Şehirlerde , trenlerde, otobüslerde insan kendi kendisiyle yüz yüze gelemez kolay kolay. Açık denizde her şey uzak gerilerde kalır da , insan kendini kuşbakışı görür.’’

 

Ustamızın çok bilinen MERHABA sözünü yazmadan önce ülkemizde yaygın olarak kullanılan. ‘’Selamün Aleyküm sözünün Arapça olması İbranice aynı anlamları taşımasını gizleyemediğini görmeliyiz diye  düşünüyorum.

İşte İbranice de . ‘’Şalom aleihem (İbranice: שָׁלוֹם עֲלֵיכֶם‎, romanize: Şālóm ʻalêiḥem), Yahudiler’in kendi aralarında kullandıkları ve İbranicede”barış seninle olsun” anlamına gelen sözlü selamlamadır.

Bu selamlamaya karşılık ise aleihem şalom ( עֲלֵיכֶם שָׁלוֹם‎; lit.’barış, seninle de olsun’) cevabı verilir.’’ Aşağıda görüleceği gibi ‘Selamün Aleyküm’ün Arapça olması İbranice Manasını değiştirmiyor:

‘’ Selamünaleyküm ya da esselamu aleyküm (Arapça: ٱلسَّلَامُ عَلَيْكُ, romanize: as-salāmu ʿalaykum, Arapça telaffuz: [as.sa.laː.mu ʕa.laj.kum]), “Barış sizin üzerinizde olsun” anlamına gelen Arapça sözlü selamlamadır.’’,

Bunları düşündüğümüzde Halikarnas Balıkçısı’nın ünlü Merhabasının ne kadar değerli ve önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Yaşamımda kim bana ‘Selamun Aleyküm’ derse desin ben ona merhaba diye yanıt veriyorum. Sizlere de tavsiye ederim. Sözün tam burasında ustamızın merhabasını tekrarlamanın faydalı olacağını düşünüyorum:

”Merhaba…‘Rahat edin. Benden size kötülük gelmez’ demektir. Sonra,  aklımızı işimizden ayırmamalıyız. ‘Günaydın’ mı diyeceğiz, ‘İyi akşamlar’  mı diyeceğiz, ‘Allahaısmarladık’ mı diyeceğiz? Düşünmeye, aklımızı  meşgul etmeye gerek yoktur. Bunların yerine söyleriz merhabayı, olur biter Bir şey daha var. Merhaba sözcüğü, eski harflerle yazıldığı zaman yelkene benzer. Belki bunun da etkisi vardır‘ Merhaba’yı  sevmemde…”

Halikarnas Balıkçısı – Cevat Şakir Kabaağaçlı  Yaşadığımız zaman içinde toplumda önemli görülenleri değil, değerli ve ölümsüz olan Halikarnas Balıkçısı gibi ustalarımızı tanımak ve anlamak hayatın farkında olanlar, özellikle de yazı insanlarının başlıca görevidir. Hele hele benim gibi, bu saygı, kaybedecek çok yerine az şeyi yani yalnızca bir canı bir de dostu kalanlar için, bu farkındalık  bir paraşüttür ki artık  dünyanın tepesinden  bedenleri en keskin kayalıklara fırlatılsa bile  korkuyu içlerinden bile geçirmeyeceklerini düşünüyorum. Kendine saygıyla özdeştir değerlere saygılı olmak ve hatırlayıp hatırlamak..

Dünyanın üstündedir bir insanın güvenini eldi etmişlerin görkemli sevinci. Bu sevince meydan okuyan  bir pervasız çıksa bile karşımıza bilincin yansısı sözlerle hak ettiği düşünsel tokadı yer ve sırt üstü uzanır. Hayatımın diplomasız okullarında ve açık hava eğitim sahalarındaki sınavlarımda sık sık yaşadım ve tüm kayıplarıma asla hayıflanmamam gerektiğini çok defa mutlu olarak görüp yaşadım. Artık  çağımızda gerçeği dillendirebilmek için, gerçeküstücü olmak zorundayız.

Devrim düşü kadar devirici olsa da bu özgüven ve şımarıklık gene de insanın kendine sağladığı saygıların en yücesini kazanmanın haklılığı ile tanışmanın affediciliğini bilmemizi ve ona sığınmamızı sağladığını umuyorum. Bu sanırım yaşanılan hayatın da üstünde bir hayattır.

Halikarnas Balıkçısının kuşkusuz tüm kitapları hem eğitici hem de ufuk açıcıdır; ancak, ben Anadolu Efsanelerini çok daha belirgin bir şekilde Balıkçı’nın en özel eseri buluyorum.

Çünkü, aşağıda alıntılayacağım sözlerinde de görüleceği gibi Anadolu’yu sahiplenerek, Anadolu’nun Batı’nı kaynağı hatta tam kendisi olduğunu açıklayan tek yazarımız, aydınımızdır, Balıkçı. İşte o sözlerden bir kaçını paylaşarak böyle düşünmemin hiçte temelsiz olmadığını Balıkçı yazdıklarıyla fazlasıyla kanıtlıyor. İşte o sözlerinden küçük bir bölüm :

”Ege bölgesinin bir kısım efsaneleri Yunanistan’a ama çoğu Anadolu’ya aittir. Bu efsanelerin Batılılarca hemen hepsi Yunanistan’a mal edilmiştir. Biz bu eserde Kuzeydoğu Anadolu’dan başlayarak batıya doğru geleceğiz, oradan da güneye sonra Güneydoğuya doğru giderek her yerin kendine ait efsanesini anlatacağız.

Efsane, masal veya mitlere ”eskiden” esatir denilirdi. Bellerine kadar insan, bellerinden aşağısı keçi olarak tasavvur edilen düşsel yaratıklara <satir >denilirdi, Esatir söz onlardandır. Bu sözü kullanmayacağız. Bu efsaneler çeşit çeşittir. Bazıları ,rast gelinen hayvanları ya da işitilen bir bülbül ötüşü gibi sesi hayal gücüyle abartarak anlatmaya çalışır.”  (Anadolu Efsaneleri sayfa 11- 12)

Evet yine Balıkçı’dan devam edelim :

”Haritalarda Anadolu tarihte başrolü oynadığı biçimde gösterilmez. Anadolu sadece Asya’nın küçük bir köşeciğidir. Klasik çağlar tarihinde Anadolu sırasıyla İran, Makedonya ve Roma İmparatorluklarının bir eyaleti olarak gösterilir. Oysa Anadolu Asya, Avrupa ve Afrika’nın, yani büyük üç kara parçasının birleştikleri yerde, birinden ötekine geçenlere köprülük etmiş yerdir. Göç eden insan yığınları ve istila için yürüyen fetih orduları, hep Anadolu’nun üzerinden geçtiler. Buldukları halkı öldürmediler ama ,hep onlara karıştılar.

Son olarak biz Türkler geldik ve onlara karıştık. Öyle ki biz Amerikalılardan daha melez olduk, bundan ötürü vakit vakit Anadolu’ya gelmiş ve bu yurda kısa ya da uzun sahip olmuş ne kadar insan varsa damarlarımızda hepsinin kanı vardır. Her ne kadar kültür sorunu bir kan sorunu değilse de, yabancısı sayarak yadırgadığımız şeylerin biz hem fiilen hem de hukuken mirasçıyız.”

Tanzimat devrinde artık Doğunun geri etkisinden kurtularak Batı’ya dönmeye uğraşıldı. Cübbeler ve kavuklar kaldırıldı, İstanbulinler ve fesler giyildi. Öyle ki Alexandre Dumas o zamanki atalarımızı ağızları kırmızı balmumuyla kapanmış kapkara şarap şişelerine benzetti. Daha sonra Servet-i Fünun Tevfik Fikret’in söylediğine göre, irfanımız tabiiyet değiştirerek, artık Batı’ya bağlı olacaktı. Batı irfanı denilince yabancı bir irfan sanıldı, oysa Batı kültürünün beşiği Anadolu’dur. Batı çocuklarına okutulanların çoğu Anadolu efsaneleridir.” (Anadolu Efsaneleri 15)

Yazı insanlarının hazzı bazen okurların yorgunluğuna neden olabilir; uzun bir cümle, hayalle beslendiği ve idealize edilenleri yücelttiği için, hem övgüyle hem de bir o kadar sövgüyle karşılanır. Bu sözü etmemin  nedeni, başlangıçta ‘bazı kitapları gençliğimizde okumanın faydaları saymakla bitmez. ‘Demiştim. Söz arasına söz katılabilir yeter ki ,söz arasında yitip gitmeyelim. Evet, özellikle Halikarnas Balıkçısı’nın ”Anadolu Efsaneleri ”böyle bir kitaptır. Cevat Şakir Karaağaçlıyı yani merhaba ustası Halikarnas Balıkçısı’nı mutlaka okumanızı öneririm.

Sözün burasında mutlaka yazmalıyım ,Hakkı Gümüştaş’ın her Çarşamba İzmir Kanalında sunduğu Sanat Ve Edebiyat Söyleşilerini de eğer izlemiyorsanız mutlaka izlemenizi öneririm. Çünkü her çarşamba İzmir Kanalında sunduğu ‘Kent Işıkları”nı izlemek hem çok eğitici hem de büyük bir keyif. Hakkı Gümüştaş için  ne yazsam onun sözlerini tutamayacağı için, tanımayan dostlara özellikle aşağıda linkini paylaşacağım programı izlemelerini öneriyorum. Hakkı abiyi az da biraz tanımak için bu programı izlemenizi öneririm. Çünkü bazı insanları anlatmak zordur; hani derler ya ,yaşamanız gerekir. Ben çok kısa anlarda olsa o mutluluğu yaşadım ve bu mutluluğun hazzını sizlerle mutlaka paylaşmalıyım.

Derler ki hayat ve insanlar için, herkes kendi kalbinden dünyaya bakar ve gördüğünü düşündüğünü yaşar!

İşte kültür-sanat -edebiyat  dostlarının mutluluğunun sırrı bu sözde sanırım. Çünkü bizler acı da bile mutluluğu keşfetmeyi, bulmayı yoksa da üretmeyi seviyoruz. Selam olsun tüm sanat dostlarına. (31 Mayıs 2024)

Halikarnas Balıkçısı ve Aklıma Düşen Damlalar
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

G-QXXHXL9JW0
Giriş Yap

Haber Kontak ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!