25 ĞUSTOS 2024 Tarihinde bu köşede Necati Güngör’den aktararak yayınladığımız ” Bir Sözcüğe Feda Edilen Üç Edebiyatçı!” başlıklı yazımızda adı geçen Adil İzci’nin Cevap ve Düzeltme Hakkı (Tekzip) gereği ( Anayasa Mad.32, Basın Kanunu Mad. 14) Cevap Yazısıdır:
Değerli Dostlarım,
Kimilerinizin bildiği gibi bir anılar/portreler kitabı hazırlıyorum. Kitap yayımlandığında yer alan seksen ve hepsi de birbirinden değerli adları görebileceksiniz.
Bu bağlamda adını anmak istemediğim bir yazara da siz de birini yazmak ister misiniz diye sordum, Tarık Dursun üzerinde karar kıldık. Yazılar ortalama 2 sayfa olacaktı. Hazret 13 sayfa yazdı! Peki! Sonra Cemal Süreya‘yı da yazmasına birlikte karar verdik. Ortalama 2 sayfa kuralını yenilesem de bu kez de 11 ya da 9 sayfalık bir yazı geldi. Sonra da Demirtaş Ceyhun‘u yazmak istedi. Vurguluyorum, kendisi istedi. Peki dedim. Bu kez de upuzun bir yazı geldi. İki yerine takıldım; bir, burada anmak istemediğim bir tezahürat… Bir de yine ona benzer, bir konser sonrası Adana’nın “kulampara” larının D. Ceyhun’a bıyık burmaları falan, anlamsız bir bölüm. D. Ceyhun bunu söz konusu yazara anlatabilir ama hayatta olsaydı bir kitapta yer almasını ister miydi?
Kaldı ki bunların bir yazınsal değeri var mıdır? Yazar, her yazdığını bir matah sanmamalı ama hazret sanıyor! Kararsızlığım üzerine bu bölümleri elemeyi önerdim, kabul etmedi. Bunun üzerine son kararı birlikte vermek üzere yayınevine yolladım. Oradan yazının yazınsal değeri konusunda olumsuz yanıt geldi ve D. Ceyhun’u yazacak yeni birini bulmam önerildi. Ben de söz konusu yazara, bu yazı konusunda “affımı dilediğimi” yazdım. Sonrası birtakım densizlikler, kötü sözler… [“Kem söz sahibine aittir”]
Dursun ve C. Süreya yazılarında bir sorun olmadığı, ben yayını konusunda üstelediğim halde izin vermediği gibi, yayımlarsan dava edeceğini yazdı. İsteği üzerine o iki yazıyı da sildim dosyadan ve inanın dosya hafifledi! Konu bu! Yani benim T. Dursun, C. Süreya, D. Ceyhun gibi değerlerimize sansür uygulamam söz konusu olmadığı gibi, haddim de değil. “Edebiyat öğretmeni” diye belirttiği bendenizin bu ülkenin önemli yayınevlerinde 30 kitabı yayımlandı! Kitaplarım üzerine bir klasör yazı var. Yayımlanacak kitaplarım da cabası! “Edebiyat öğretmeni” benden son kitabına arka kapak yazısını neden istedi? “Yazar” kimseyi bulamadı mı? (Herkesle kavgalı olduğundan bulamadı belki?) Bir konuya daha değineyim: Uzun süredir öykülerini topluca iki cilt olarak bastırmak isteğiyle neden benden yardım istiyordu? Neden ben kimi iyi yayınevlerine soruyor, ama olumsuz yanıtlar alıyordum?
Aslında böyle bir tatsızlık bekliyordum. Hazretin huzursuzluktan beslenen bir yapısı var. Her yerde bir kavgaya neden olmadan rahat edemez. Gerekirse son bir iki yılın kavga listesini de kamuoyuna arz ederim.
Bu konuya bir daha dönmeyeceğim. Daha neler var ama zaman değerlidir, abuk sabuk konularla israf etmeye gelmez!
Adil İzci