G-QXXHXL9JW0
USD34,43
%0.29
EURO36,32
%0.25
EURO/USD1,05
%0.18
BIST9.389,62
%-0.33
Petrol71,05
%-2.08
GR. ALTIN2.837,61
%0.11
BTC3.133.308,89
%3
Cemil Uçar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kültür & Sanat
  4. Bir Zamanlar Ülkemizde TRT: Masa Nostra – Erkan Oyal

Bir Zamanlar Ülkemizde TRT: Masa Nostra – Erkan Oyal

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Yıl 1975. Bir Nisan akşamı. TRT’nin büyük saldırılara uğradığı İsmail Cem dönemi. Hıfzı Topuz, Ankara Televizyonu’nun siyah beyaz ekranında, hazırladığı ‘Konuklar Geçiyor’ programını sunuyor. Konuğu şair Melih Cevdet Anday.
Topuz, Anday’a, “Yeni kitabına girecek şiirlerinden birini okur musun?” dediğinde Anday, “Hay hay, okurum,” diyor.
“Şiirin adı, ‘Masamız’. Romanya’da basılan bir kitapta yayımlandı. Romencesi ‘Masa Nostra’; bizim masa, masamız demek. Türkçede ‘masa’ diye kullandığımız sözcük Latinceden gelme,” diyor ve şiiri okuyor:
Cenazeden dönüşte horozlar öttü
İlkyaz toprağının bomboş ikindisi
Gökyüzü küçük bir boru çiçeği gibi
Çıktı karşımıza, şarapçıya girdik
Masamız çatırtılar içindeydi
Ağacının eski yaşamından.
Bizim masa, iki haftada bir Çarşamba öğle saatlerinde kurulurdu: Gazeteci, yazar, çizer, doktor, reklamcı, radyocu, televizyoncu. On on beş kişi olurduk genelde. Belli bir toplantı yeri de yoktu. Ya Mimar Sinan Üniversitesi’nin denize nazır lokantası, ya Levent’te bir şarap evi ya da Galatasaray lokali.
Neresi kafamıza eserse, bütçemize neresi uyarsa. Yaz aylarında masaya ara verilir, sonbahar beklenirdi.
Masanın baş konuğu daima Hıfzı Bey olurdu. Hemen her toplantıya katılırdı. Gelmesiyle masa canlanır, takım ruhu kazanırdı. Ağzının içine bakardık; Nazım’la ilgili bir anısını, Paris günlerini anlatsın ya da bir şiir okusun diye. Hiç nazlanmaz, o içten, sevecen tebessümü ve etkili sesiyle hemen içini açardı.
İkinci onur konuğu Bay Moris’ti. Moris Gabay. Bir başka büyük dünyaydı. Yaşı Hıfzı Bey’le yarışırdı. Sosyalistti; İşçi Partisi’nde yaşanan olayları ya da Afrika’da yaşadıklarını dinlemek zenginleşmekle
eş anlamlıydı. Masa demek biraz geçmişte dolaşmak, biraz da siyaset, güncel politika konuşmak demekti. Farklı fikirler havada uçuşur, zaman zaman alevli tartışmalar da olurdu masadakiler arasında.
Yemek biter, Hıfzı Bey’le Bay Moris uğurlanır, biralar söylenir, tavla partileri başlardı.
Hıfzı ağabey sözü Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal duruma getirerek, “Ben şu uzun ömrümde böyle bir dönem ne gördüm, ne de yaşadım,” dedi. Yine de davetlilere umut vermekten, Cumhuriyet ve demokrasi için emek harcamalarını söylemekten geri durmadı.
Masamız, zaman içinde giderek dağılmaya yüz tuttu. (Zaten ülkemizde masa kurmak zordur, dağıtmak kolaydır.) Pandemi miydi Masa Nostra’yı dağıtan, Hıfzı Bey’in sağlık sorunu muydu, bazı arkadaşların giderek seyrekleşen katılımları mı yoksa Bay Moris’in, Niyazi Dalyancı’nın ölümleri miydi, pek anlaşılamadı doğrusu. Masanın var olma nedeni sanki yalnızca Hıfzı Topuz’du. Masanın fikir babası, kurucu Şahin Tekgündüz’le bunun nedenini, niçinini bile konuşamadık doğru dürüst.
Hıfzı Topuz, bir Türkiye sevdalısıydı. Yaşamının bir kısmı Paris’te, Afrika ülkelerinde geçmiş; Türkiye’den koparılan ya da uzaklaşma yolunu seçen nice aydınla, sanatçıyla o ellerde Türkiye’yi düşlemiş, Türkiye’yi yaşamış, Türkiye’den kopamamıştı. Kocaman vicdanı vardı. Hoşgörülüydü ama fikirlerini her ortamda sonuna kadar savunurdu. Neydi onlar? Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü, özgür basın,

sosyal adalet. Hepimizin özlediği o aydınlık düzen!..

Hıfzı Topuz dört dörtlük bir iletişimciydi; araştırmacı, gözlemci, yorumcu. Yazardı; anılarının zenginliğini sözcüklere dökme ustasıydı. Radyocuydu; Türkiye radyolarında yeni bir soluk, farklı bir programcılık anlayışı getirdi. O, sanatçı duyarlığı olan bir entelektüel, etkili bir konuşmacı ve hocaydı.

İnsanın yaşam yolculuğunda izlediği çizgi, attığı adımların değeri, hep o ‘son an’da ortaya çıkıyor; insanlığın ve toplumsallığın yüce değerlerini benimseyerek, ödün vermeden, eğilip bükülmeden yaşamak,
“gerçek birey” olmak, güler yüzle, tatlı dille, yaşların dönemeçlerini geçerken bastığı her taşta, karşılaştığı her insanda iz bırakabilmek…

Uzun yaşamak, hele ‘dalya’ diyebilmek, doğanın bir armağanı olduğu kadar bir sanat; ama o ancak bazı kişilere nasip oluyor. Onca kitap, yazı çizi, kanatlı sözler, derin düşünceler ve zamandaki izler, geride
kalanlara “işte yaşamak böyle bir şey, yaşadın mı böyle yaşayacaksın” dedirtiyor.

Ne mutlu Hıfzı Topuz’a! Ölümü bile, her yaşayana nasip olmayacak o sevgi/saygı halesini peşinden sürüklemesiyle, onun insanlarda bıraktığı kalıcı izin bir göstergesi sayılamaz mı? Huzur içinde uyu
Hıfzı ağabey, ruhun binlerce kez şad olsun.

Hıfzı Topuz (Konuklar Geçiyor, Çağdaş Yayınları)

Bir Zamanlar Ülkemizde TRT: Masa Nostra – Erkan Oyal
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

G-QXXHXL9JW0
Giriş Yap

Haber Kontak ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!