Aşağıdaki resim, hafızalardan silinmeyecek 12 Eylül’ün bilinen sonuçları. Peki, yalnızca bu mudur 12 EYLÜL? Hayır. Çok yazıldı, çizildi ama 12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 sürecinde idamlar, katliamlar olarak “SOL”un bölünmüşlüğü, kendi içinde düşmanlaştırılması üzerine inşa ettiklerini bir türlü kabullenmek istemiyoruz.Bakıyorum, 12 Eylül yapıldığı günden itibaren, yarattığı acılarla anılıyor. Aslında 12 Eylül, bence Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra uygulanan ekonomik ambargodur. 1975’ten itibaren karşıtlık düşüncesi körüklenerek günde 15-20 kişinin öldürülmesidir. Sivas, Çorum ve Maraş’ta Alevilerin toplu katliamıdır. Tüm bu vahşice körüklenen siyasi kışkırtmaların gölgesinde ilan edilen 24 Ocak 1980 ekonomik kararlardır.
Bu öyle bir dönemdi ki; 40 yıl sonra ekonomik işlevi olan tek bir devlet işletmesinin kalmadığı, işçilerin 1970’te sahip oldukları hakların artık olmadığı, bugün ülkedeki toplam servetin %75’inin nüfusun %18’inin elinde olduğu, artık işsizliğin ve yoksulluğun dışında televizyonlarda “açım” diyen insanların olduğu bu düzenin maskesidir de aynı zamanda. Öyle bir 12 Eylül ki; zenginler de karşı, “alacaklarını aldılar” keşke bu acılar olmasaydı diyebiliyorlar. Ancak bu ekonomik düzenin güvencesinin de 12 Eylül yasaları olduğunu bilirler. Öyle bir 12 Eylül ki; işçiler, köylüler, dar gelirli bireyler içinde bulundukları ekonomik çıkmazın 12 Eylül olduğunu bilmezler; sadece 12 Eylülü yaşanan idamlar, siyasi katliamların sebebi olarak üzüntüyle bilirler ve hayıflanırlar. Bugünkü düzenin 12 Eylül olduğu, toplum bilincine yansıdığı, umutlu günlerimizin olmasını dilerim. Ülke olarak bir TOPLUMSAL MUTABAKAT sağlamaya çok ihtiyacımız var.