Yazıya sanırım şöyle başlamam doğru olabilir:
Aptallığın eşiğinde durduğumuzu iddia etmek, elbette cesur bir çıkış noktasıdır. Bu noktada “K-Pax” gibi bir film, sadece bir hikaye anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda derin felsefi sorgulamaları da beraberinde getiriyor. Öyle zamanlarda yaşıyoruz ki, haz aldıklarımız bile bizi düşünmekten alıkoyamıyor. Ne akıllı olabiliyoruz ne de aklımızı kaybedip delirebiliyoruz. Prot’un sözleri, aklımızda yankılanan bir soru oluşturuyor: Hepimiz, aptal olmaya gönüllü müyüz?
Bugün, bilgi çağında yaşıyor olmamıza rağmen, pek çok insan günlük yaşamında daha rahat, daha az düşündürücü ve karmaşık olmayan bir yaşam sürmeyi tercih ediyor. Bu durum, derin düşünebilme kapasitemizin körelmesine ve alışkanlıklarımızın birer hapishane haline gelmesine yol açıyor. Alışkanlıklarımız rasyonel düşüncelerin yerini alırken, hayatı daha az sorgulayan bir yaklaşım benimsiyoruz. Zihinlerimizdeki dar kalıplar, yeni fikirlerin ve farklı perspektiflerin keşfine set çekiyor.
Filmde Prot, yeni bir bakış açısıyla içsel sorgulamaları başlatırken, izleyiciye de düşünme fırsatı veriyor. Onun karakteri, aslında insanın potansiyelinin ne denli geniş olduğunu gösterirken, toplumun hâlâ eski ve sorgulanmayan düşüncelere kapıldığını gözler önüne seriyor. Akıl ve mantıkla kurduğumuz ilişki, düşündüğümüzden daha karmaşık; aynı zamanda daha tehlikeli bir hal alabiliyor.
Aptal olmaya gönüllü olmak, bir anlamda karmaşık düşüncelerden kaçınmayı ve gündelik hayatta yüzeysel kalmayı seçmek demektir. Bu tür bir seçim, insanların derin kavramları anlamadan hareket etmelerine ve daha basit çözümlere yönelmelerine neden olabilir. Bu durum toplumsal normların köleliğine dönüşür. Her birey, içinde bulunduğu toplumda değerli olma arayışında, basit fikirlere tutunarak daha az sorgulama eğiliminde olabilir. Ancak bu basitliğin zehirliliği, zihinleri dar bir kalıba hapsedebilir.
“Neden böyle düşünüyoruz?” sorusu, aklımızı kurcalayan temel sorulardan biridir. Belki korkudan, belki de alışkanlıktan ya da belirsizlikten; belki de rahattan kaçmak istemediğimiz için. Çoğu insan, beyinlerini yoğun bir sorgulama ruhuyla doldurmak yerine, bildikleri ve alıştıkları ile yetinmeyi tercih edebilir. Bu durum, derin bir sorgulama ve gelişimden kaçınmalara yol açarak, bireylerin potansiyellerinin altında kalmalarına sebep olur.
“Bireyler olarak, aptal olmaya gönüllü müyüz?” sorusu, bir yansıma ve içsel bir sorgulamadır. Belki de, asıl önemli olan bu soruyu sorabilmekte; kendimizi ve düşündüklerimizi sorgulamakta gizlidir. Çünkü hoşgörü ve anlayış ile açılan yeni kapılar, cesur bireylerin bu aptallık durumundan kurtulmalarına olanak sağlar olarak, “K-Pax” gibi filmler, sadece izleyiciye bir hikaye sunmaz; aynı zamanda düşünsel bir yolculuğa da çıkartır. Hepimizin içindeki potansiyeli açığa çıkarmak, sınırları sorgulamak ve daha derin düşüncelere dalmak için bir fırsat sunar. Bu film, izleyicileri yalnızca eğlendirmekle kalmaz; aynı zamanda daha geniş bir anlayış ve hoşgörü geliştirmeye de teşvik eder. Sorunun cevabı, belki de bizim düşünebilme ve sorgulama kapasitemizde saklıdır: Hepimiz, aptal olmaya gönüllü müyüz, yoksa derin düşüncenin ve anlayışın peşinden mi koşuyoruz?
Her hafta sonu bir film ve bir düşünceyi tartışmak hiçte fena değilmiş sanırım dostlar, ne dersiniz? Yeni başka bir yazıda görüşmek üzere dostlar.