Bir Anı:
Çocukluğumda aklımdan kalan dedem ve ninem (annemin babası ve annesi) kendi aralarında o kadar güzel anlaşırlardı ki şimdi daha iyi anlıyorum böyle çiftleri dünya üzerinde görmek mucizeden ötededir artık!
Dedem anneanneme kurban derdi,ninem de dedeme hayran. Bu sevgileri dedem yıllarca yatağa bağlı hasta olduğu dönemde de devam etmişti.
Dedem ninemin üzüldüğünü, perişan olduğunu hissettiği zamanlar nineme derdi ki; kurban, kim sana bir derdini anlatsa sen kendini paralıyorsun, nasıl hallederim bunun derdini diye. Bak, yatağa düştüm kendini helak ediyorsun beni rahat ettirmek için; Allah’ın ne güzel kuluyum ki ben, seni bana nasip etmiş.
Ama ben yarın öbür gün ölüp gideceğim, kimse sana benim baktığım gibi bakamaz n’olur kendini paralama!
Şimdi kendime bakıyorum da geçen zaman içinde daha daha yozlaşan insanları görünce, kimsenin kimseye hele hele bir de düşerse dönüp bakmayı bırakın, tükürüp geçemezlerse diye düşünmeden edemiyorum .
Sık sık eskileri anlatan eskilerin dilinden düşmeyen, fakirlik içinde ölüp giden yazarları, şairleri anlattıklarında örneğin, Orhan Veli’nin ceketi yoktu söylemine hayran hayran kulak kabartanlara sormak istiyorum: Şimdi yaşasa ne yapardı garibim acaba?
Ne çeşmeden içtiği su var artık çeşmede, ne de o insanlar. Biz kaybettik, kaybettik de bu kaybedilenler içinde kazananlar kim acaba?
28 Haziran 2024
Sevginin sınırı yoktur.Ne mutlu hayrana ve kurbana…
Ağzınıza sağlık ne güzel demişsiniz. Sevdiklerimiz bize ait değildir çünkü ‘bizim’dir.