Amerika Birleşik Devletleri’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Panama Kanalı ile ilgili tartışmalı açıklamalarının ardından dikkat çekici bir duyuru daha yaptı. Trump, Panama Kanalı’nın tekrar ABD’ye verilmesi talebini dile getirerek, bu konu üzerinden ülkenin siyasi gündemini zorlayacak bir hamle yaptı. Bu durum, Panama halkı ve yönetimince büyük bir tepkiyle karşılandı.
Trump, Panama Kanalı’nın tekrar ABD’ye verilmesi konusundaki düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmasının ardından, Panama Büyükelçisi adayını da açıkladı. Cabrera’nın büyükelçi adaylığı, Trump’ın Panama’daki elçilik görevini güçlendirme amacını taşıyor. Panama Kanalı üzerinden Amerika Birleşik Devletleri’nin çok yüksek ödemeler yaptığını belirten Trump, bu durumun haksız olduğunu savunuyor ve kanalın geri verilmesi gerektiğini iddia ediyor. Panama Büyükelçiliği görevine aday gösterilen Cabrera’ın geçmişte Florida’daki seçim ekibinde yer aldığı ve Miami-Dade Kent Komiseri olarak görev yaptığı biliniyor.
Panama Kanalı ile ilgili tartışmaların fitilini ateşleyen birkaç gün önceki açıklamalarında Trump, 22 Aralık tarihinde Panama’yı, Panama Kanalı’nın kullanımı için aşırı yüksek ücret talep etmekle suçlarken, eğer kanal düzgün bir şekilde yönetilmezse ABD’ye geri verilmesi için talepte bulunacaklarını ifade etmişti. Trump, eski ABD Başkanı Jimmy Carter’ın kanalın yönetimini Panama’ya devretmesini “hata” olarak nitelendirerek, bu durumun iki ülke arasındaki işbirliği açısından önemli olduğunu vurgulamıştı. Trump ayrıca, kanalın başkalarının yararına değil, iki ülke arasındaki işbirliğinin simgesi olması gerektiği üzerinde durdu.
Trump’ın açıklamalarına Panama Devlet Başkanı Mulino’dan sert bir yanıt geldi. Mulino, Panama Kanalı’nın ve ona bağlı tüm alanların ülkesine ait olduğunu vurgulayarak, “Vatandaşlarım, başkan olarak şunu kesin bir dille ifade etmek isterim ki, Panama Kanalı ve ona bağlı tüm alanlar, her metrekaresiyle Panama’ya aittir. Ülkemizin egemenliği ve bağımsızlığı pazarlık konusu değildir. Panama Kanalı Panama’ya ait ve öyle kalacak.” şeklinde bir tutum sergiledi.
Bu tartışmalar, ABD ile Panama arasındaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesine yol açabilir. Çünkü Trump’ın açıklamaları, Panama’nın uluslararası statüsünü ve bağımsızlığını sorgulayıcı bir nitelik taşıyor. Panama’nın tarihi, Amerikan etkisi altında kalmış zorlu süreçlerle dolu. Bu tür açıklamaların yeniden gündeme gelmesi, geçmişte yaşanan gerilimleri hatırlatabilir ve iki ülke arasındaki ilişkileri tedirgin edebilir.
Sonuç olarak, Trump’ın Panama Kanalı ile ilgili yaptığı açıklamalar, sadece mevcut siyasi ortamda bir tartışma yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de bir kırılma noktasına işaret ediyor. Panama hükümetinin sert yanıtı, ülkenin egemenlik ve bağımsızlık konularına verdiği önemi bir kez daha gözler önüne seriyor. İlerleyen günlerde bu durumun nasıl şekilleneceği ise merak konusu.