Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşan seçimlerle birlikte, Cumhuriyetçilerin adayı eski başkan Donald Trump ile Demokratların adayı Kamala Harris son mücadelelerine girişmiş durumda. Her iki aday, Beyaz Saray koltuğuna oturabilmek için oldukça farklı vaat ve bakış açılarıyla karşı karşıya gelerek mücadelelerine devam ediyorlar.
Bu bağlamda, her iki adayın çocukluk fotoğraflarının paylaşılması, Trump ve Harris’in geçmişlerini anlamamızda önemli bir rol oynadı. BBC tarafından yayınlanan bir haberde, her iki adayın da çocukken çekilmiş az bilinen fotoğrafları ve hikayeleri gün yüzüne çıktı.
Çocukluk dönemleriyle ilgili yapılan paylaşımlar, Harris ve Trump’ın kökenlerinin ve Ankara’nın gelişim yollarının ne denli farklı olduğunu gözler önüne serdi.
Kamala Harris’in çocukluk fotoğrafları, onun Oakland, California’da büyüyüş sürecini yansıtırken; Donald Trump’ın fotoğrafları ise New York’un Queens bölgesindeki yaşantısını ortaya koyuyor. Harris, boşanmış bir ailenin çocuğu olup, kanser araştırmacısı ve sosyal aktivist olan Hintli annesi Shyamala Gopalan tarafından yetiştirilirken, Trump’ın ailesi Almanya göçmeniydi. Annesi Mary Anne MacLeod ise İskoçya doğumluydu. Trump, 13 yaşında New York Askeri Akademisi’ne kaydedildi.
Eğitim hayatı açısından da her iki aday birbirinden oldukça farklı yollar izledi. Harris, beş yıl boyunca Kanada’nın Montreal şehrindeki bir lisede eğitim aldıktan sonra, siyahi topluluk arasında oldukça saygın bir üniversite olan Howard Üniversitesi’ne kaydoldu. Trump ise 1959 yılında askeri eğitim veren bir akademide eğitim gördü ve Vietnam Savaşı’na katılmadı.
Harris, küçük yaşlarda insan hakları hareketlerinin önemini kavratan bir anneye sahipken; Trump, Pennsylvania Üniversitesi’nin Wharton Okulu’ndan mezun olduktan sonra ailesinin işini devralacak kişi olarak hayatına yön verildi. Siyasi yaşamlarına dair ilk adımları ise Harris’in 2003’te San Francisco Başsavcısı olarak göreve başlamasıyla yükselmeye başladı. Trump, 2016’daki başkanlık yarışını kazanarak Beyaz Saray’a girdi.
Biden-Harris görevi sürecinde, çeşitli zorluklarla karşılaşılırken, Covid-19 pandemisi ve toplumsal huzursuzluklar uyguladıkları politikaların şekillenmesinde etken oldu. Bu süreçte, 2022 yılında ABD Yüksek Mahkemesi’nin kürtaj hakkını sona erdirmesi, Kamala Harris’in daha fazla ses getirmesini sağladı.
Bir yandan Biden, Harris’in kürtaj yanlısı duruşuyla gurur duymaktaydı; diğer yandan Trump, görev süresinde daha muhafazakâr bir Yüksek Mahkeme oluşturarak, göçü azaltmaya yönelik çeşitli adımlar attı. Harris’in ilk uluslararası ziyaretini gerçekleştirdiği Guatemala ise, Latin Amerikalı göçmenlerin Amerika’ya ulaşımını azaltmayı amaçlayan bir sürecin parçasıydı. Bu süreçte, özellikle Ukrayna ile Gazze’deki çatışmalar gibi uluslararası konular ön planda oldu.
Aile yaşantıları da her iki adayın siyasetteki duruşunu etkilemede önemli bir rol oynadı. Harris, kendisi gibi hukuk eğitimi almış Doug Emhoff ile evli olsa da, Trump’ın ailesinin çeşitli üyeleri onun siyasi kariyerinde yer almasına karşın, eşi Melania, seçim kampanyası sürecinde pek görünür değildi. Trump; ilk eşi Ivana’dan, ikinci eşi Marla Maples’tan ve üçüncü eşi Melania’dan toplamda beş çocuk sahibidir.
Sonuç olarak, 2024 başkanlık seçimlerinde Kamala Harris, Biden’ın görev süresini bırakması ile birlikte ilk siyahi ve Asyalı-Amerikalı kadın olarak
Harris’in liderliğinde, Demokratlar seçimin sosyal adalet, iklim değişikliği ve sağlık hizmetleri gibi konulara odaklanarak, genç seçmenler ve göçmen topluluklarını hedef almayı planlıyor.
Öte yandan, Trump’ın kampanyası, ekonomi, güvenlik ve ulusal kimlik gibi konulara vurgu yaparak, daha muhafazakar seçmenleri bir araya getirmeyi amaçlıyor.
Her iki adayın da kendine özgü stratejileri, 2024 seçimlerinin iklimine şekil vermede kritik bir rol oynayacak.
Harris, partisini yenilikçi politikalarla ileri taşırken, Trump ise geleneksel hukukun üstünlüğü ve bireysel özgürlükleri savunarak seçim atmosferini belirlemeye çalışıyor.
Bu seçim, sadece iki aday arasında değil, aynı zamanda iki farklı dünya görüşü ve yönetim tarzı arasında bir mücadele haline geliyor.
Seçim sürecinin ilerlemesi ile birlikte, seçmenlerin hangi adayı destekleyeceği ve hangi politikaların öne çıkacağı, ülkenin geleceği açısından büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, 2024 başkanlık seçimleri, Amerika’nın siyasi ve sosyal yapısını yeniden şekillendirme potansiyeline sahip büyük bir dönüm noktası olabilir.