Birleşik Devletler’de 2024 Başkanlık seçimini Cumhuriyetçi aday ve eski başkan Donald Trump’ın kazanmasının ardından, Trump’ın Ocak ayından itibaren oluşturacağı kabinenin detayları netleşmeye başladı. Basına yansıyan haberlere göre, Trump, mevcut Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın yerine Senator Marco Rubio’yu aday göstermeyi planlıyor. Eğer Rubio bu göreve getirilirse, Amerika tarihindeki ilk Latin kökenli Dışişleri Bakanı olacak.
Günümüzde, Rubio, Trump’ın kısa listesinde bulunan ‘en şahin’ aday olarak öne çıkıyor. Özellikle Çin, İran ve Küba gibi ülkelerle daha sert bir dış politika izlemeyi savunan Rubio, Trump’ın desteğiyle bu görevde önemli bir rol üstlenecek gibi görünüyor. Ancak, Rubio’nun tutumunun zaman içinde kısmen yumuşadığı yönünde yorumlar da bulunmakta. Kimlikleri açıklanmayan kaynaklar, Trump’ın Rubio ile ilgili kararını verdiğini aktardı.
Marco Rubio’nun Dışişleri Bakanı olması durumunda, yaklaşık üç yıldır devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, gündeminin üst sıralarında yer alacak. 53 yaşındaki Rubio, özellikle son dönemde yaptığı açıklamalarda, Rusya’nın kontrolü altında olan Ukrayna topraklarının geri alınmasından ziyade, bu konuda müzakereler yoluyla bir uzlaşma sağlanması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Rubio, bu yılın Nisan ayında Kongre’den geçen ve Ukrayna’ya yönelik toplamda 95 milyar dolarlık askeri yardım paketine karşı oy veren 15 Cumhuriyetçi senatörden biri olarak dikkat çekti.
Rubio, Eylül ayında NBC televizyonuna verdiği röportajda da “Ben Rusya’nın tarafında değilim, ama maalesef gerçek şu ki Ukrayna’daki savaşın sona erme şekli müzakerelerle sağlanacak” şeklindeki ifadesiyle bu konudaki tutumunu net bir şekilde ortaya koymuştu.
Diğer yandan, Donald Trump’ın New York’taki seçim mitinginde komedyen Tony Hinchcliffe’in Porto Riko hakkında sarf ettiği ırkçı sözler, Amerika’daki Latin kökenli toplulukların tepkisini çekmiş olsa da, 5 Kasım’daki seçimlerde daha önceki dönemlerde çoğunlukla Demokrat adaylara oy veren Latin ABD’lilerin Cumhuriyetçi Parti’ye olan desteklerinde artış yaşandı. Reuters’ın değerlendirmelerine göre, Rubio’nun Dışişleri Bakanlığına atanması, Trump’ın Latin kökenli seçmenlerle olan ilişkilerini güçlendirmesine yardımcı olabilir.
Marco Rubio, Trump’ın önceki başkanlık döneminde de NATO’dan çekilme konusunda zorluk çıkaran düzenlemeleri desteklemesiyle tanınan bir isimdir. Çin ile ilgili konularda da Senato’da ‘şahin’ bir duruş sergileyen Rubio, 2020 yılında Çin hükümeti tarafından yaptırım kararı almıştı. Bu yaptırımların gerekçesi, onun Hong Kong’daki demokrasi eylemlerine yönelik tutumuydu. Rubio’nun dedesi, 1962 yılında Küba’dan kaçmıştı ve o da Trump gibi Küba hükümeti ile ilişkilerin normalleşmesine karşı çıkan bir tutum sergilemektedir.
Seçim sonrası Trump’ı kutlayan Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, ABD ile diyaloğa açık olduklarını belirtse de, Rubio’nun Maduro hükümetine yönelttiği eleştiriler dikkat çekmektedir. Tüm bu gelişmeler, Donald Trump ve Marco Rubio’nun başkanlık dönemi boyunca nasıl bir dış politika izleyeceklerinin önemli ipuçlarını taşımaktadır.