Sultançiftliği Mahallesi’nde yaşayan Hülya Sarıkaya’nın oğulları, 34 yaşındaki Tolga ve 36 yaşındaki Semih, tanısı konulamayan bir hastalığa yakalanarak zor bir hayat sürdürmektedirler. Tolga, 19 yıl önce hastalığa yakalanarak yatağa ve tekerlekli sandalyeye bağlı hale gelirken, Semih ise 16 yıl önce aynı hastalığa yakalanmıştır. Çocuklarının hareket edememesi nedeniyle kilo sorunları da yaşayan Sarıkaya, onların bakımını evde üstlenmiştir.
Hülya Sarıkaya, çocuklarının hastalığıyla ilgili yıllardır tedavi arayışında olduğunu belirtir. Hastalıkları konusunda herhangi bir tanı alamamış olmaları Sarıkaya’yı çaresiz bir duruma düşürmektedir. Herhangi bir iyileşme umuduyla hastanelere başvursalar da sonuç alamamışlardır. Sarıkaya, çocuklarının hastalık sürecini, Tolga’nın ortaokul çağında başlayan belirtilerle Semih’in askerlik dönemindeki belirtilerle anlatır.
Anne Sarıkaya, çocuklarına olan sevgisi ve bağlılığıyla gece gündüz onların bakımını üstlenmiştir. Çocuklarının tedavi edilmesi için yetkililerden ve uzmanlardan yardım beklemektedir. Sarıkaya, artık çocuklarının sağlığına kavuşması için her şeyi yapmaya hazır olduğunu ifade eder. Çocuklarına bu zor süreçte destek olmak ve umut vermek dışında yapabileceği bir şey kalmadığını düşünür.
Semih’in eksik prim günlerini yatırarak emekli ettiklerini, şimdi ise Tolga’nın eksik sigorta günlerini tamamlamaya çalıştıklarını belirten Sarıkaya, geçmişte hayalini kurduğu babaanne olma düşüncesinden uzaklaştığını dile getirir. Çocuklarıyla birlikte geçirdiği günlerin kıymetini bilen Sarıkaya, yaşadığı zorluklara rağmen umutlu bir şekilde çocuklarının iyileşeceğine inanmaktadır.
Sultançiftliği Mahalle Muhtarı Engin Çelik, Anneler Günü dolayısıyla Hülya Sarıkaya’yı ziyaret eder ve ona fedakarlığından dolayı teşekkür eder. Sarıkaya, anneler adına aldığı çiçekleri kabul ederken, çocuklarına olan sevgisinin ve çabasının karşılıksız olduğunu düşünür. Sarıkaya’nın çocuklarına olan sevgisi ve mücadelesi, çevresindeki insanlar tarafından takdirle karşılanmaktadır.