Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Ukrayna üzerinden Rus gazının kesilmesi ile ilgili olarak çeşitli önemli değerlendirmelerde bulundu. 1 Ocak’ta başlayan bu süreçte, Zaharova, Rus gazının Ukrayna toprakları üzerinden Avrupa’ya geçişinin durdurulduğunu belirtti.
Gazprom’un, sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen, Ukraynanın Cumhurbaşkanı ve yetkililerinin Rusya’dan Avrupa ülkelerine doğal gaz pompalamayı durdurma kararı aldıklarını vurguladı. Bu durum, Rus enerji sevkiyatının kesilmesinin Avrupa’nın ekonomik potansiyelini zayıflatma etkisinin yanı sıra, Avrupalıların yaşam standartlarını da olumsuz etkileyeceğini ortaya koyuyor.
Zaharova, Rusya’nın enerji piyasasındaki rolünün değişmesi sonucunda Avrupa’nın doğalgaz alım maliyetlerinin önemli ölçüde artacağını ifade etti. Bu süreçte, AB ülkelerinin doğalgazı, daha yüksek fiyatlarla satın almak zorunda kalacağını ve bu durumun, enerji bağımlılığına yol açacağını belirtti. Özellikle Almanya’nın etkilediği vurgulandı; Almanya’nın Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hatlarının patlaması sonrası doğalgazı maliyet artışı ile almak zorunda kaldığına dikkat çekti. Zaharova, bu durumun, büyük ve efsanevi Alman endüstrilerinin kapanmasına kadar gidebileceğini öne sürdü.
Zaharova’nın özel vurgusu, geçmişte ekonomik açıdan başarılı ve bağımsız olan Avrupa Birliği ülkelerinin günümüzde Amerikan himayesi için bedel ödemek zorunda kalacakları şeklindeydi. ABD’nin stratejik çıkarları doğrultusunda Avrupa’nın yaşadığı sıkıntıların sorumlusunun, tamamen ABD’ye ve ona destek veren ‘kukla Kiev rejimine’ bağlı olduğunu belirtti. Zaharova, aynı zamanda Avrupa devletlerinin yönetimlerinin kendi vatandaşlarının refahını feda ettiğini düşünerek, bu durumu eleştirmiştir.
Bu açıklamalar açısından, Avrupa’nın enerji bağımlılığı ve bu bağımlılığın artışı ile politik ilişkileri hakkında önemli tartışmalara zemin oluşturduğu düşünülebilir. Enerji fiyatlarının yükselmesi ve yaşam standartlarının düşmesi, özellikle kış aylarında Avrupa’da ciddi sosyal problemleri beraberinde getirebilir. Zaharova’nın açıklamaları, sadece bir günden ibaret olmayıp, bölgedeki siyasi dinamiklerin ve enerji politikalarının dönüm noktalarından birini oluşturmakta.
Sonuç olarak, Zaharova’nın değerlendirmeleri, Avrupa’nın enerji güvenliği, Rusya ile ilişkileri ve ABD’nin bu süreçteki rolü üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bütün bu unsurlar, hem enerji piyasasını hem de uluslararası ilişkileri etkileyecek faktörler olarak ön plana çıkıyor.
