Son günlerde, İsrail’in ABD’den ek süre talep ettiği yönünde çeşitli iddialar gündeme geldi. Bu durum, bölgede devam eden gerginliği daha da artırma potansiyeli taşıyor.
İsrail devlet televizyonu KAN, bu ek süre talebiyle ilgili haberleri doğrulayarak, durumu daha da belirsiz hale getirdi. Olayların gelişimi, ABD’nin İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyinden belirli bir zaman diliminde çekilmesi için sürekli baskı yaptığını ortaya koyuyor.
Bu akşam, İsrail Bakanlar Kurulu’nun kısmi çekilme konusunu değerlendirmek üzere toplandığı bildirildi. İddialara göre, İsrailli üst düzey güvenlik yetkilileri, Lübnan ordusunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgelere yeterince hızlı bir şekilde konuşlanmadığını eleştiriyorlar.
Yani, İsrail’in ateşkes anlaşmasına rağmen, Lübnan’dan çekilmek için ek süre talebinde bulunma sebebi, var olan güvenlik kaygıları ve yerel gelişmelerle ilişkili. Geçtiğimiz günlerde, İsrail’in sık sık ateşkesi ihlal ettiği raporları gündeme gelmişti. Bu bağlamda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’tan, İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyinde belirlenen 5 noktada kalmasına devam etme talebinde bulunduğu iddiaları ortaya atıldı.
İsrailli güvenlik yetkilileri, Hizbullah’ın Lübnan ordusu ile işbirliği içinde ateşkesi ihlal ettiğini savunarak, çekilmenin tekrar ertelenmesi gerektiği görüşünü öne sürdü. Böylece, İsrail’in askeri varlığını sürdürme çabaları netlik kazanıyor.
Lübnan ile İsrail arasında varılan ateşkes anlaşmasının 27 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe girmiş olması önemli bir tarih. Anlaşmanın ikinci maddesinde, Lübnan hükümetinin, Hizbullah veya diğer silahlı grupların İsrail’e karşı herhangi bir operasyon düzenlemesini engelleyici önlemler alacağını ve bunun yanında İsrail’in de Lübnan’a karşı herhangi bir askeri saldırıda bulunmayacağını taahhüt ettiği belirtiliyor. Bu madde, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği açısından büyük bir öneme sahip.
Ancak ne yazık ki, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından geçen zaman zarfında, İsrail ordusunun bombardımanlar ve ev yıkma gibi çeşitli eylemlerle ateşkes ihlallerine devam ettiği gözlemleniyor. Bu tür eylemler, bölgedeki gerilimi artırmakta ve iki ülke arasındaki ilişkileri daha da karmaşık hale getirmekte.
Sonuç olarak, mevcut durum, sadece askeri stratejilerin ve güvenlik hesaplarının değil, aynı zamanda uluslararası diplomasinin de ne denli karmaşık olabileceğini gösteriyor. Buna ek olarak, ABD’nin ilişkilere dair tutumu, her iki taraf üzerinde de önemli bir etki oluşturuyor. Bu nedenle, bölgede kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için hem yerel hem de uluslararası düzeyde kapsamlı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği ortada.