Suriye’deki iç savaş, 13 yıl süren çatışmaların ardından Esad rejiminin büyük bir yenilgiye uğraması ve muhalefetin zafer kazanmasıyla önemli bir dönüm noktasına ulaştı. Bu durum, Suriye’nin siyasi ve askeri dengelerini derinden etkiledi ve çeşitli bölgelerde güç boşluklarının oluşmasına neden oldu. Özellikle Esad rejiminin zayıflamasıyla, iç savaşın yarattığı boşluktan faydalanan İsrail, Suriye’nin kuzeyindeki stratejik bölgelerde işgal hareketleri başlattı.
Söz konusu gelişmeler ışığında, İsrail ordusu, Suriye ordusunun bölgeden çekilmesinin ardından “işgal edilmemiş” olarak tanımlanan Hermon Dağı’na yöneldi. Binyamin Netanyahu’nun liderliğinde harekete geçen İsrail, 2.800 metreden fazla yüksekliğiyle Levant’a bakan en yüksek mevkii olan Hermon Dağı’nı ele geçirdi. Bu durum, İsrail’in bölgedeki askeri varlığını artırma çabalarının bir parçası olarak öne çıktı.
İsrail’in Suriye’ye sık düzenlediği saldırılar, İran, Hizbullah ve Suriye ordusuna ait mevzileri hedef alarak devam etti. Son dönemde, Suriye sınırına asker yığmaya başladıkları da bildirildi. Özellikle İsrail tanklarının Cebel El-Şeyh bölgesine ve çevresine girmesiyle birlikte, İsrail ordusunun Suriye’nin askeri üslerini kontrol etmeye ve işgal etmeye yönelik girişimlerde bulunduğu ortaya çıktı.
İsrail ordusu, sınırlarında herhangi bir düşman gücünün yerleşmesine izin vermeyeceklerini vurgulayarak, Netanyahu’nun talimatı doğrultusunda Suriye ile tampon bölgeyi işgal etmeye başlayacaklarını ilan etti. Bu karar, bölgedeki gerilimi daha da artıracak bir adım olarak değerlendiriliyor. 1967 yılından bu yana Suriye’ye ait Golan Tepeleri, İsrail’in işgali altında bulunmakta. 1974 yılında, İsrail ile Suriye arasında imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması çerçevesinde, tampon bölge ve silahlardan arındırılmış alanın sınırları belirlenmişti.
Son gelişmeler, Ortadoğu’da jeopolitik denklemlerin nasıl değiştiğini gözler önüne sererken, İsrail’in bu hamlelerinin Suriye üzerindeki etkileri ve komşu ülkelerle olan ilişkileri açısından da önemli sonuçlar doğurabileceği düşünülüyor. İç savaş sonrası Suriye’deki güç dengesizlikleri, uluslararası alanda daha geniş bir çatışma alanı yaratma potansiyeli taşımakta. Bu durum, özellikle bölgedeki diğer aktörlerin ve güçlerin müdahil olması durumunda ciddi bir kriz ortamı yaratma riski taşımaktadır.
Sonuç olarak, Suriye’deki iç savaşın sona ermesiyle birlikte oluşan yeni dengeler, İsrail’in stratejik hedefleri doğrultusunda hareket etmesine olanak sağlamış, bu da bölgedeki istikrarı daha da tehdit eder hale getirmiştir. Hem Suriye içinde hem de bölgesel düzeyde gelişen bu olaylar, uluslararası politika ve güvenlik dinamikleri üzerinde derin etkilere yol açmaya devam ediyor.
